3 Ağustos 2016 Çarşamba

ŞİZOFRENİ ŞERO

Şermin kolejden mezun olmuştu. Arkadaşları ile mezuniyet töreni için hazırlanıyorlardı. Ailelerin de katılacağı törende her şey mükemmel olmalı idi. Ayla

- Şermin mezuniyet törenin de ne giyeceksin, ben kırmızı bir kıyafet düşünüyorum. Şermin

- Çok iyi düşünmüşsün, ben yeşil giymek istiyorum muradıma ermek için dedi. Gülüştüler Diğer arkadaşları da konuşmaya katıldılar herkes , tasarımlarını tek tek anlatıyor, birbirlerine akıl veriyorlardı. Murat

- Arkadaşlar, artık okul bitti, yıllık hazırlayacağım, mezun olduk, bundan sonra neler yapacaksınız , herkesin düşüncelerini not edeceğim , yıllık mükemmel olmalı , dedi. Herkes tek tek gelecekleri hakkındaki düşüncelerini söylüyordu. Bora ve Şermin bir kenarda oturmuş hayallere dalmıştı. Murat

- Oooo siz böyle, hayal , mayal, ne yapmayı düşünüyorsunuz. Yani bundan sonra sizin de görüşlerinizi alalım dedi. Bora -

- Ben tahsilime devam edeceğim, ailemin ve tabi ki benim isteyim doktor olmak istiyorum dedi Şermin - Benim için yeterli ben, evleneceğim tabi ki sevdiğimle onu bekleyeceğim. Mezun olsun, ondan sonra dedi . Kahkahalarla gülüyorlardı. Balo hazırlıkları tamamlanmıştı. Kızlar dans edecekleri partnerleri çoktan seçmişlerdi. Genç deli kanlılar da çok şık olmanın peşine düşmüşlerdi. İlk kez böyle görkemli bir baloda dans edeceklerdi. Bora uzun zamandır ilgi duyduğu Şermin le dans edecek ve ona açılacaktı. Şermin de ilgisiz değildi, birbirlerinden hoşlanıyorlardı. Balo gecesi gelip çatmıştı. Aileleri ile birlikte herkes masalarına yerleşmişti. Okul müdürleri ve idarecileri de yerlerini almıştı. Okul müdürü açılış konuşmasını yaptı. Ve sonra -değerli yavrularımızın diplomalarını balonun sonunda vereceğim dedi. Eğlenceleri başlamıştı gençler ve aileleri çok mutlu idiler. Çocuklar dans ediyor çılgın gibi eğleniyorlardı. Ara ara ailelerde danslara eşlik ediyor onların en mutlu oldukları bu muhteşem gecenin, tadını çıkarıyorlardı. Çok mutlu güzel bir geceden sonra herkes diplomalarını almıştı. Yıllıkları da çok güzel hazırlanmıştı. Murat arkadaşlarına çok teşekkür etmişlerdi. bol bol fotoğraf çektirerek, birbirlerine veda ederek ayrılmışlardı. Şermin ailenin tek kızı idi.

Anne ve babası bir dediği iki etmiyor, üzerine titriyordu. Varlıklı, kültürlü bir aile idi. Kızlarını en güzel okullarda okutuyor iyi bir geleceği olması için çırpınıyorlardı. Şermin güzel olduğu kadar akıllı , duygulu, hassas bir kızdı. Ailenin tek çocuğu oluşu on da , farklı bir kişilik yapısı oluşturmuştu.

Şımarmak kapris yapmak, gibi şeyler ondan çok uzaktı. Olgun bir genç kızdı. Bu kişilik yapısı gerek ailesinde gerekse arkadaş çevresinde en önemli özelliği olarak kabul edilir ve çok takdir edilirdi. Kolej de okulun en güzel kızı olarak görülür, başarısı ile ve duruşundaki asaleti onu daima ayrıcalıklı bir yere yerleştirirdi. Ailesi kızlarının hep öğretmen olmasını istemişti. Sonrada ailesinden ayrı kalır, şark garp görür düşüncesi ile koleji bitirdikten sonra ,eğitimine devam ettirmemişlerdi. babası - Bu kadar yeterli , dedi Kısmetini beklemeye karar verdiler. Annesi

- İyi bir insanla evlilik yapar inşallah hep gözümüzün önün de olur. Diyordu. Şermin , tek çocuk olmanın, ağırlığını biliyordu. Sevgi dolu bir kızdı. Ailesinin düşüncelerin de bir fikir olmuştu. Bütün çocukluğu , çok geç bir yaşta çocuk sahibi olan ailesini , kaybetme korkuları ile ve yalnız kalmanın açı yükü ile geçmişti. Çok korkuyordu . Bu korkular , çocuk yaşta geçirmiş olduğu bir gecenin kalıntıları idi. Beş altı yaşları arasında idi. O gece annesi, rahatsızlanmıştı. Şermin derin uykuda idi. Uyanmaz diyerek onu evde bırakarak , hastaneye gitmişlerdi. Şermin tuvalet ihtiyacı ile uyanmış annesine seslenmişti. -Anne , anne Ses yoktu. Dubleks bir evdi. Üst katlar yatak odası alt kat, ise solon ve mutfaktı. Hiç ses yoktu evde , annesinin yatak odasına baktı yoklardı. Aşağıya indi. Hiç kimse yoktu. Avaz , avaz bağırmaya ağlamaya başladı. Ne sesini duyan vardı. Ne gelen ne giden.

Çok korkmuştu, terk edildiğini sanıyordu. Kapıyı açmaya çalıştı kapı kitli idi. Üst kata çıkıp pencereden dışarıya çıkmayı düşündü. Merdivenlerden çıkarken ayağı kayarak düşmüştü . başından darbe almış ve bayılmıştı. Anne ve babası eve geldiklerinde çocuğu yerde baygın buldular, kabus gibi bir gece idi. Annesi - Yavrum , ne oldu sana diye çığlıklar atıyor Annesi hastalığını çoktan unutmuştu. Tekrar hastaneye koştular çok şükür korkulacak bir şey yoktu. Korku ve acı ile bayılmıştı. Bir süre sonra iyileşmiş normale dönmüştü.

O gecenin korkularını hep yaşadı . Büyüdükçe düşünceleri daha da oturuyor , yalnız kalma korkularının gitmesi için yol arıyordu. - Onlar olmadan ne yaparım. Kardeşim yok, arkadaşlarımın hepsi hayatları ile ilgili yönlerini çizdiler ve yollarına gittiler. Ben ne yaparım, babamın istediği gibi yapmalıyım . evlenip çocuklarım olmalı bir sürü geniş bir aileye sahip olmalıyım. Diyordu. Ailesinin haberi yoktu ama Şermin çoktan Bora ile sevgili olmuştu. Sevgilisine derin bir aşk duyuyordu. Onun için şarkılar türküler şiirler yazıyordu. Balo gecesi Bora hislerini Şermin’e açmıştı. Şermin de hislerini ona açmış, sonrada sevgili olmuşlardı.

Bora okumaya karar vermişti.. Doktor olacaktı. -okuyup, doktor olayım ondan sonra da seninle evleniriz diyordu. Şermin’ in bütün dünyası Bora olmuştu. Onunla yaşayacağı hayatın hayallerini kuruyor ,doğacak çocukları ile geniş bir ailem olacak diyordu. Gel zaman git zaman Bora doktor olmuştu. Bu zaman için de meslektaşı Neşe ile yakınlaşmış, Şermin’i çoktan unutmuştu. Neşe ile evlenip yuvasını kurmuştu. Bunu duyan Şermin deliye dönmüştü. - Nasıl olur bunca yıl onu bekledim . benim için şiirler yazan sevdasından deli gibi dolaşan, penceremin altında serenat yapan ,Boraya ne oldu. Kafasını mı yedi, diyordu. Bir süre sonra bunalıma girdi. -kesin tuzağa düşürdüler onu. Büyü yaptılar. Kesin içtiği bir şeye ilaç attılar. Diyordu, Bunları düşüne düşüne evde ne kadar eşya varsa yıkıyor temizliyor, tekrar yıkıyor temizliyordu. Sonra da ne var ne yok hepsini kırıyor parçalıyordu. Temizliğe aşırı bir düşkünlük oluşmuştu. Kirletilmiş, hayallerini temizlediğini zannediyor , sonrada hepsini kırarak yıkılmış hayallerinden kurtuluyordu. Hayaller kuruyor , kuruntular yaşıyordu.

Gitgide içine kapanmıştı. Hiç kimse ile konuşmuyordu. Kuşkulu bir hal içinde idi. Güven duygusu tamamen bitmişti. Ailesine içini açmıyor. Kendi dünyasında ağaçlarla bulutlarla kuşlarla yıldızlarla konuşuyor. Ağlanacak yerde kahkahalarla gülüyor, gülünecek yerde avaz , avaz ağlıyordu. Ailesi bu durumuna anlam veremiyordu. Belki içini açsa ona yardımcı olacaklardı ne söyledi iseler Şermin onlarla hiç dertleşmedi. Aklı gidip geliyordu.

-Çocuktum sizde beni gece bıraktınız gittiniz o gece diyordu, bittiniz sildim sizi de işte. Olmadık senaryolar çiziyor olmuş gibi inanıyordu. Anne ve babası değişken durumundan oldukça endişeliydi. Bir doktora görünmeli diyorlardı. Erken teşhis ile tedavi olur kendine gelir diyorlardı. Biricik kızlarının bu hali onlara derin üzüntü içine sokmuştu. Doktora gitmek için onu ikna etmeye çalıştılar. Ama Şermin doktora gitmesinin gereksizliğini çok iyi ve sağlıklı olduğunu söylüyordu.

- Ben herkes den akıllıyım. Herkesi çok iyi tanıyorum. Aklından geçenleri okuyorum. Endişelenmeyin. Ben kendimi koruma altına alıyorum diyordu. Hiçbir şey dünyanın sonu değil ya. Ben böyle yaşamaktan mutluyum diyordu. Bir gün sokakta gezerken uyuz bir kediyi yakaladı. Çok mutlu olmuştu. Eve getirdi yıkadı pakladı. Mama süt vererek kediyi besledi. Adını Şero koydu.

-Artık uyuzda olsa benimde bir kedim var diyordu. Ona nazar değmesin diye boynuna mavi boncuk bağlamıştı. Her gün yıkıyordu. Kedinin avaz, avaz miyavlamaları evde ve etrafta duyuluyordu. Hayvanın bütün psikolojisi bozulmuş canavar olmuştu. Hayvanlar yaşadıkları yerde, bir süre sonra sahiplerine benzermiş. Şero da tıpkı Şermin gibi, ne zaman ne yapacağı belli olmayan hırçınlıkla, uysallık arasında yaşıyordu Bazen sevimli hırtılar çıkarıyor, Şermin’e sokuluyor , onu sevmesi için adeta cilveler yapıyordu. Banyo zamanı hayvan bir kaplana dönüşüyor, evde delirmiş gibi koşuşuyor ne var ne yok her şeyi kırıyordu. Şermin’ in bütün dünyasıydı. Şero aşağı Şero yukarı. Bütün gününü onunla geçiriyordu. Ailesi Şermin’in bu hallerini görüp için ,için eriyorlardı. Dünya güzeli kızlarına ne olmuştu. Annesi;

- Kızıma nazar değdi. Muska yaptılar büyü yaptılar kızıma diye dövünüyordu. Babası;

- Bu durum öyle değil. Ne olursa olsun Şermin’i bir doktora götürmemiz lazım dedi. Ve sonunda Şermin’i doktorla yüz yüze getirdiler. Doktorun teşhisi ileri derecede şizofreniydi. Bütün dünyaları yıkılmıştı. Şermin tedavi olmak istemiyor kendisini hasta kabul etmiyordu. Devamlı bahçede evde kedisiyle oyalanıyor gününü öyle geçiriyordu. Doktor kedilerin kadınlarla daha uyumlu daha uysal olduğunu söylüyordu. Onu kendi haline bırakmışlardı. Zaman içerisinde evin nazlı kızı Şermin gitmiş yerine Şero gelmişti.

Annesi babası da Şero ‘ yu çok sevmişlerdi. En azından kızlarını oyalıyordu. Şermin bir derdi olsa Şero ‘ ya anlatıyor. İçini döküyordu. Şeminin durumu artık kronik dereceye gelmişti. Anne ve babasının , konuşmalarını yanlış anlıyordu. Kendisinden kurtulmak istediklerini zannediyordu. Anne ve babası için -biz ölürsek, kız geri de kalınca ne olacak. Onun için en iyi çare ölüm dediklerini zannediyor. Çeşitli senaryolarla iki yaşlı insanı, suçluyordu. Bağırıp duruyordu. O nu zehirleteceklerini düşünerek yemekleri fırlatıp atıyor içecekleri döküyordu. - Duydum sizi konuşurken gördüm . beni öldürmek istiyorsunuz diyordu. Tedaviyi reddettiği müddetçe de iyileşmesi imkansızdı. Yine de Allah’tan ümit kesmemişlerdi. Belki bilim bir gün bir çare bulur diyorlardı. Belki de vücudundaki bütün kanı değiştirdikten sonra düzelir diye ümit ediyorlardı. Çözümlere başvurmaya çalışıyorlardı. Sonrada bilimden ümit kesilince hocaya gider “içinde cini varmış” cin çıkartma seanslarıyla, döve döve cini içinden çıkarıp iyileşir diye düşünceler içerisinde çare arıyorlardı. Nihayet , bir dostlarının tavsiyesi ile cinci bir hoca buldular. Hoca - Adın ne ,ananın adını da söyle, öyle bakacağım, dedi Şermin, adını annesinin adını söyledi. Hoca efendi ölçtü baktı , kızı yere yatırdı.

- Odada yalnız kalacağız, bir de oklava getirin , gözlerini bağlamak için de bir yemeni dedi.

Hocanın isteklerini yaptılar. Hoca kızın gözlerini bağladı. Elindeki oklavayı sağa sola vurarak okuyor, okuyordu. Kız çırpınıyor bağlı olduğu için çığlık çığlığa bağırıyordu. Anne ve babasının yürekleri parçalanıyordu. Seans bitmişti. Hoca -bir seferle olmaz rahatlaması için, içindeki cinleri çıkarmam için, birkaç seans denememiz lazım dedi. babası -Çaresizlik insanı bu hale getiriyor. Dedi Ama doktorlarda hocalarda paradan başka bir şey bilmiyorlar. Derdine çare olamıyorlardı.

Ailenin durumu da iyi olduğundan kızlarına çare olur düşüncesiyle her yerden sömürülmeye başlamışlardı. Çocukları için yapamayacağı bir şey yoktu. Ev arsa araba ne varsa yavaşa yavaş ellerinden gitmeye başlamıştı. Neredeyse iki emekli maaşına kalmışlardı. Bütün ümitlerini artık Şero ya bağlamışlardı. Şermin Şero y la bütünleşmiş gibiydi. Arada bir kaybolur sonra tekrar evin yolunu bulurdu. Bir gün Şero Şermin’ in yıkamasına dayanamayıp kendini kapıdan dışarı attı. Kaçış o kaçış. Mart ayıydı. Mahallenin kedileri bağıra bağıra mart ayının zevkini çıkarıyorlardı. Mahallenin her yeri kedilerle doluydu. Şermin Şero yu aramaya koyuldu. Bir türlü bulamıyordu. Günler günleri kovaladı. Şero n un gidişi Şermin’in bütün sağlığını bozmuştu. Onun üzgün içine kapanık halleri bitişik evde oturan Rus kadın Maria’nın dikkatini çekmişti. Mariya da köpek besliyordu. Köpekler sahibine düşkündür, kediler eve düşkündür. Mariya kedinin evden kaçtığını anlamıştı. Şermin’in hastalığını biliyor onun için üzülüyordu. Şermin ,bahçede çaresiz , Şero sunu arıyordu. Mariya - Şermin , ne yapıyorsun sabah akşam? Arıyor arıyorsun. Şermin; - Şero’ yu arıyorum, gitti kayboldu. beni terk etti Maria;

- Uzulme. Aşik olmuştur. Döner. Uzun zamandır üzgün olan Şermin’in içine bir umut ışığı doğmuştur. Ama iç dünyası , çöküntüler içinde idi. Şermin; - Ya araba çaptıysa? Öldüyse? Dedi ve kahkahalarla gülmeye başladı. Maria; - Yok negatif düşünce. Pozitif düşün. Pozitif ol. Aşk ateşi ne zaman söner o zaman döner. - Kopekler sadık , ama kediler kaçar sonra gelir, ev sever , Şermin uzulme gelir. Dedi Şermin Şero yu bekleye bekleye araya araya epey zaman geçmişti. Bir gün baktı arkasında 5-6 tane yavruyla Şero geliyor. Ağlayarak Maria ya koştu.

- Bak Maria. Şero 5-6 çocuğuyla geri geldi. Maria; - Ben demiştim. Aşk var. Ateş söndü geldi. Annesi ve babası çok şaşkındı. Bu yavrulara anneleri bakacak değil herhalde. Bu kadar yavruya biz nasıl bakarız diye düşünüyorlardı. Şermin; - Şero ya bu kadar iyi baktıktan sonra bunlara da bakarız. Ne güzel kocaman geniş bir ailem oldu. Hep istediğim gibi, Şero bana kocaman bir aile verdi. Nankör çıkmadı hem , Şero da yalnızlıktan kurtuldu. dedi Anne ve babası kıyametleri koparmaya başladı.

- Nasıl bakacağız bu kadar hayvana diye dövünüyorlardı.

Şermin hiç oralı olmadı . gözleri ateş gibi parlıyordu. Kazanmanın hazzı ile deli gibiydi. Sanki bir zafer kazanmıştı. Şermin - Hepsi benim , ailem diye kahkahalar atıyor, yavruları inceliyordu. Yavrular o kadar tatlıydı ki. Çekik derin ve parlak gözleri, minik pembe ,burun dudakları ve yanağın yaylarca birleştiği duru yüzleri, gül yaprağı inceliğinde zarif dilleri, her türlü duyguyu ifade etmekte usta üçgen kulakları, gövdeyi dalgalandıran çevik ahenkli omurgaları, yumuşak patileri, ara sıra gizledikleri, yırtıcı tırnakları ve bütün bu güzelliklerin yanında, görkemli kuyrukları ve asil duruşları , Şermin bu güzelliklere hayran hayran bakıyordu.

-Şermin Çok güzelsiniz ama kirlenmişinizdir dedi. Hepsini bağırta, bağırta banyoda yıkadı. Anne ve babası kedilerin miyavlamasına dayanamıyorlardı. İşkence evi gibiydi. Her tarafta kedi miyavlamaları. En son Şero ya sıra gelmişti. Oldukça mücadeleli banyo seansı başlamıştı. Şero Şermin’in elinde kurtularak açık kapıdan dışarı kendini hızla attı. Caddeye fırlamıştı.

Geçen aracın altında kalarak can verdi. Şermin’in bütün dünyası yıkılmıştı. Kahkahalar la gülüyor gülüyordu. Saçlarını yoluyor dövünüyordu. Kahkahalar , atıyor . avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Söyleniyordu. Şero, şero

- Sen benden kaçtın lanet olsun ! sana

-beni terk ettin zaten, sonunda rahata kavuştun Şero! Şermin’in göz yaşlarına, kahkahaları karışmıştı. haykırarak

- Şimdi yine yalnızım işte, elimde sadece, senin yavruları kaldı.

Şero CEMAL BORANDAG