20 Temmuz 2018 Cuma

KARIYER

En iyi karı yer, karı - yer ANONİM Sabah ezan sesi ile Mevlut Bey kalkarak, sabah sporuna gitti. Spor yapmakta bir ibadettir. Çünkü Allah’ın verdiği canı çok iyi korumak gerekir dedi. Sabah serinliğinde in yok cin yok, sokak köpekleri, kediler bir de gökyüzünden denizlerden bir sorumluyuz deyip ona el sallayan martılar vardı. Hepsi onun dostu olmuştu sanki. Doğa ile bütünleşmişti. Şeker, kolesterol, kalp krizi hastalıklar benden uzak olsun diyor. Uzun uzun düşünüyordu hani. Ne de güzel düşünceler besleniyor, sabah sabah zihin açılıyor, nerden geldim nereye gidiyorum düşüncesi, parlak fikirler geliyor aklına. Ama hep iyi niyetli, hiç te kötü düşünceler gelmiyor aklına. Acaba insan sabahları çok mu saf temiz oluyor. Akşama kadar kirlenip, kötü kötü şeyleri düşünüyor. Ne de olsa sanki hayat, her gün yeniden başlıyor diyordu. Düşünü yordu da hayatta ne de çok hatalar işlemişim. Acaba bu hataları yapmasa idim. bu kadar sağlıklı dengeli güzel düşüne bilir mi idim. Acaba bunları yaşadıktan sonra tecrübeli ola bilir miydim diyordu. Bunları düşünürken bir kedinin, dişi bir kedinin peşinden koştuğunu, bir köpeğin, dişi bir köpeğin peşinden koştuğunu gördü. Acaba bu doğa kanunumu. Biz erkeklerde hep bir dişi güzel alımlı, cilveli peşine boşuna mı koşuyoruz gibi geldi ona. İşte bu doğa kanunu. Çiçek bile açabilmek için polenlerle çiftleşip çiçek açtığına göre. Demek ki bu doğa kanunu, bizde bu doğa kanununa uyacağız, güzellerin peşinden koşarak hem spor yapacağız, hem de nefesimizi açacağız. Becerdik becerdik, baktık olmuyor en azından, nefesimiz açılmış olacak diyordu. Hem de koşarak emellerimize kavuşacağız. Koşarak spor yapmak, nefes açmak güzel ama sanki bir güzeli yakalamak hayatı değiştirmek gibi geliyor insana. Bir ummana dalmak gibi, geminin nereye hareket edeceğini bilmeden gitmek gibi. Sabah sporundan dönerken baktı, Ziraat bankasının önünde uzunca bir kuyruk Ya hu nedir neyin nesidir diye sorduğunda Bu gün maaş günü, bu maaş kuyruğu dediler. Allah Allah maaşları beyler almıyor mu dedi. Baktı, titreyerek maaş kuyruğunda olan birkaç yaşlı adam _bu kadar bayanın içinde, kala kalan üç erkek mi kaldı dedi. Onlar da ona Onlar koca kıranlar, kocalarını erkenden cennete yollayanlar. Abbas yolcu yapmışlar yani anlayacağın dediler. Şimdide kocalarının emekli maaşlarını alıp, çatır çatır yiyip şen dulları oynuyorlar. Çok da dua ediyorlar, Allah razı olsun diye. Sonra da göbek kahkahalar la şen dullar partisi yapıyorlar vur patlasın çal oynasın, Sosyal güvencesi olmayan kültür düzeyi düşük bir kitlenin çıkar davası, sanki hakkın rahmetine sadece kocalar kavuşuyor ve onlar alabildiğine hayatı bir adamın sırtından, bir sırtlan misali sebepleniyor. Çok acı. Hani diyor Mevlut Bey, hak eden elleri öpülesi kadınlar da var. Gece gündüz, her an yanı başında el bebek gül bebek bakan, can yoldaşı arkadaşı kadınlar. Onlara feda olsun, analarının ak sütü gibi. Çünkü onlar fazlasını hak ediyor, feda olsun. Neler var diyor arkasından, birçok arkadaşım var. Bir bardak suyu babasına bile vermeyen kadınlarla evli olan, kocalarına hiç bakmadılar. Ölünce de hakkım deyip hak sahibi olup paralarını yediler. Baktı, epeyce etrafta koca kıranlar var. Aptallar olmasa uyanıklar nasıl geçinir. Bazıları da şimdiye kadar annem babam baktı bundan sonrada sen bakacaksın moruk diyerek burnu beş karış havada yaşantılarına devam ediyorlar. Burunlarından kıl aldırmıyorlar, afralarından tafralarından yanlarına bile yaklaştırmıyorlar. Ne de güzel düşüncelerim vardı diyordu, Mevlut Bey. Böylesi bir durumda, Anılarına dalıverdi birden Mutlu bir ailede büyümüştüm. Herkes ailede kazandığını bölüşürdü. Hiçbir çıkar hesabı yoktu. Sonuçta yatacağımız bir yerimiz, kazanacağımız bir işimiz olsun karnımızda doyduktan sonra, Allah sağlık versin. Bu güzel hayata doyum olur mu diye düşünürdüm. Çünkü okuduğum kitaplar izlediğim filmler, hayat buydu sanki bunu söylüyordu. Mutlu olmak bir sanattır der gibi okul hayatım ne de başarılı geçmişti. Okul arkadaşlarımı kıskandırır derecede idi. Çokta her şeye önem vermiyordum. Çünkü bütün derslerim de başarılı idim. okumayı çok seviyordum sanki bilgiye susamış gibiydim. Allah’ım bilgi ne güzel bir şeydi. Elime sihirli bir değnek verseler de bütün kitaplara değdirsem bütün bilgiler aklıma girsin diye bir taraftan da sabırsızlanıyordum. Yıllar geçiyordu. Mutlu umutlu karalı çokta bilgili akıllı dengeli olmuştum. Bir dünya güzeli karşıma çıksa da mutlu olsam, dünya evine girsem daha da güzel yaşasam ne güzel olur diyordum. Çünkü mutluluğu şiirler de tatmıştım. Dünyanın en güzel şiirlerini bir deftere yazmıştım. Ezberlemiştim. Bir güzel, görsem de şiirler okusam, şiir gibi bir güzelle, şiir gibi yaşasam diyordum. Hayallerle yaşamak ne kadar da güzel. Acaba denesem mi ve demeye başlamıştım. Sanki her güzele gönül kaptırmaya başlamıştım. Kalbimin kilidini kim açacaktı acaba, kilidi çözecek bir güzeli bekliyordum. Kendimi de kalbimi de anlayamıyordum. Bu nasıl iş canım, sonuçta evleneceksin. Her eve lazım diyordum. Kartallar yüksekten uçar demenin çok ta mantığı yoktu. Evlendim bir ömür geçirdim çoluk çocuğa, torun torbaya karıştım. Eşim Makbule hanımı kaybedeli beş yıl oldu. Sonra ki yıllar da çoğu kişi yalnız olmak iyi değil, iyi bir hanımla hayatını birleştir dediler. Hepsinin düşüncesi aynı neyin var ne kadar maaş alıyorsun bana çıkarı ne olacak bu evliliğin. Çıkarlara dayalı bir hayat belirli yaştan sonra ne kadar acı, oysaki hayat bir ömür ve en güzeli sevgi ile yaşamak. Olmadı bu düşüncedeki çıkar ilişkileri bana göre değil idi. Evlilik bir hayatı yaşamak bölüşmek iyi ve kötü her anı sevgi ile paylaşmak diyordu Mevlut Bey. Kardeşi Kerem yurt dışına çalışmak için gitmiş, iyide kazanmış bayağı mal edinmişti. Memleketine döndüğü zaman da hadi artık evlen demişlerdi iyi bir genç kız bulup nişanlanmıştı. Daha nişanda sanki bir servet istemişti kız ve ailesi. Kerem her istediklerini yapmıştı ama isteklerinin arkası bitmiyordu. Çok sıkılmıştı bu duruma ve evlenmekte vaz geçti. Bütün yaptıklarını da geri istedi, tabi ki vermediler. Çok üzülmüştü. Avrupa da kadınlar, böyle davranmıyordu. Fransa da bir Fransız kadınla ile evlendi. Oda olmayınca bir daha da istemedi. Çünkü kültür uyuşmazlığı oluşmuştu. Ailenin içinde evlenip mutsuz olanları görünce, evlenip mutsuz olacağıma tek başıma yaşarım, ama mutlu yaşarım dedi. Mutlu olmak bir sanat nasıl mutlu oluyorsan öyle yaşamalısın dedi. Hayatını, bu felsefe ile dolu dolu yaşadı. Gönlümün istediği gibi yaşarım ağa da ben, paşa da ben, paşa gönlümü paşa paşa eğlendiririm. Çünkü ben hür generalim. Cemal BORANDAĞ 21.06.2013