“Delilikten mustarip değilim. Her anın keyfini çıkarıyorum.” E. Allen Poe. “Deli olmanın delinin kendisinden başka kimsenin bilemeyeceği zevkleri var.”
John Dryden.
“Tam anlamıyla deli olduğum söylenemez. Aralarda tamamen hatta öncesinden de normal oluyorum.”
Vincent Van Gogh.
Herkeste bir parça delilik var. EFLATUN. Toplum içinde yaşadığımıza göre her türlü insanla olmamız gayet doğal. Toplumda akıllısı efendisi, zekisi, çılgını, delisi psikopatı olabiliyor. Doğada nasıl aslanlar, kaplanlar, yılanlar, akrepler vs. toplum içinde de aynı özelliği taşıyan insanlar bulunuyor. Akrep gibisin kardeşim, aslan gibi, yılan gibi, tilki gibi ne zaman ne yapacağı belli olmuyor.
Denizdeki balıklar balinalar kılıç balıkları, kendi içinde ayrı bir dünya gibi ama oradaki kanunlar belli. Büyük balık küçük balığı yutar. Bir de devletleri göz önüne aldığımızda sanki büyük baş ne düşünüyorsa öbür başlarda onu düşünüyor. Amerika güçlü ülke. Kendi egemenliğini kuruyor. Rusya öyle. Çin öyle. Japonya da ekonomik yönde kendi dümenini çevirmeye çalışıyor. İnsan ilişkilerini göz önüne aldığımızda da toplum içinde bir düzen bir şekilde kuruluyor. Devlet düzeni, toplumun örf adetleri, sokak kültürü, mafya başı, eroin, esrar, uyuşturucu dünyası bir şekilde girdiğiniz toplulukta rollerini alıyor. Psikopatlar da toplum içinde yaşıyor. Ama yönünü pusulasını kaybetmiş, derbederler. Bir deli bir kuyuya taş atar. Kırk akıllı çıkaramaz derler. Maalesef öyle atmosferler de bulunuyorlar ki, hareketler yapıyorlar ki ne diyeceğini şaşırırsın. Kurtuluş harbinde Çanakkale’de insanlarımız canını siper etmesiydi Türkiye Cumhuriyeti kurulur muydu? Kalkınma hamlesi başlatıp bir çok devrimlerle yeni bir kimlik kazandı. Kazanımlarımız sayesinde toplum refah toplumuna doğru hareket etti. İnsanlarımız “Bir Türk Dünyaya bedeldir” diyerek kendilerini feda ettiler. Cumhuriyetten sonraki nesilde anneye babaya bakalım diyerek Almanyalara gurbetlere giderek çalıştı. Birçok ihtilallerden sonra özellikle 1980’ler de bütün değerler alt üst oldu. Bu senelerden sonraki nesillerde anneler babalar varını yoğunu harcayarak onlara iyi bir gelecek hazırlamaya çalıştılar. Bir çektik o çekmesin dendi.
Zahmetsiz hiçbir şey güzel değildir. Toplumda neredeyse %10 engelli insanlarımız var. Kan uyuşmazlığı, akraba evlilikleri yeteri kadar beslenememek, ilerlemiş yaşta doğurulan çocuklar vs. Bir anlamda bunlar önleme bilir mi? toplumun kültür seviyesi, toplumsal kaynaşma insanların birbirleriyle diyalogları bilgilendirme belirli oranda özürlülüğün oranını azaltabilir. Yine de belirli miktarda oluşan oluşur. Down sendromu gibi. Zaten bir anlamda devlet desteğiyle ailelerin dışına çıkan, devletten yardım bekleyen vatandaşa ,devlet gerekli kolaylığı sağlıyor. Peki sabahtan beri anlatmak istediğin ne dersen; işte anlatıyorum. Psikopatı anlatmak istiyorum. Devletin ve ailelerin çözümleyemediği sorun, psikopatı biz mi yaratıyoruz? Aileler mi? çevre mi? şartlar mı? etrafımızda psikolojisi bozuk pek çok insan var. Belki aile çevre atmosfer, yönlendirme ve tedaviyle belli oranda çare olabilir mi? Peki devletin ve toplumun çözümleyemeyeceği durumlar olamaz mı? Senaryomuzu geliştireceğim. Çocuk ailede, okulda, yaşamında başarılı ,bir sürü sorunlardan sonra , bazı rahatsızlıklar çıkabilir. Son zamanlar da baktığımızda sanki toplumsal olayların kaynama noktası arttı tansiyon yükseldi gezi olayları vs. örnek gösterebiliriz. Cumartesi annelerinin tepkisi maden ocaklarında ki kazalar ve kontrolsüz inşaatlar, yaşam koşullarını devam ettirmek isteyen , çöp toplayıcılarının haline bakıp ta üzülmemek elde değil. Kalbimin göğüs kafesimin içinde gümbür gümbür attığını duyuyorum. O kadar hızlıydı ki, başka bir şey duymuyordum. Psikopati eskiden her türlü akıl hastalığını kapsayan bir terim olarak kullanılırdı. Bugün ise psikopati, psikiyatride empati ve vicdan eksikliği ile karekterize aynı zamanda sosyopati ve anti-sosyal kişilik bozukluğu olarak bilinir. Psikopati yalan söyleme başkalarını sömürme başı bozukluk sorumsuzluk kibir deli dolu olan ve dengesiz haraketleriyle uzak durulan ,kimi zaman hayran olunan insan davranışıdır. ABD Houston polis departmanı 12 madde ile özetlemiş;
1- Bebeklikten çocuğunuzun her istediğini vermeye başlayın. Böylece çocuğunuz büyüdüğü zaman dünyanın ona geçim ve yaşam borcu olacağını düşünecektir.
2- Kötü sözler kullanamaya başladığı zaman ona gülün. Böylece kendisinin şirin olduğunu düşünecektir.
3- Ona kendini geliştirmek için hiçbir bilgi sunmayın. Ondan sonra 21 yaşına gelince hadi kendi kararını kendin ver deyin.
4- Sakın hatalı kelimesini kullanmayın. Ama sonra ileride suçluluk duygusu falan gelişecektir. Böylece çocuğunuzun ilerideki hayatında tutuklandığı zaman toplumun hepsine karşı olduğu ve haksız yere yargılandığını düşünecektir.
5- Yere attığı her şeyi arkasından siz toplayın. Onun için herşeyi siz yapın ki, suçu başkasına atmak konusunda ustalaşsın.
6- Komşulara öğretmenlere ve polise karşı hep onun tarafını tutun. Unutmayın hepsi çocuğunuza karşı ön yargılı.
7- Çocuğunuzun önünde bol miktarda tartışın. Böylece ailesinin bir gün parçalandığında üzülmez.
8- Çocuğunuza istediği kadar harcaması için para verin. Para kazanmanın ne olduğunu öğrenmesine izin vermeyin.
9- Yiyecek içecek ve konfor konusunda her ihtiyacını karşılayın. Onun her türlü arzusunu tatmin edin. Böylece kendi isteklerine ulaşmak için uğraşması gerektiğini hiç öğrenmesin.
10- Eline geçireceği tüm basılı kaynak ve müziği dinlemesine izin verin. Bir taraftan zihni çöp ile beslenirken bir taraftan siz çatal bıçakların ve kullandığı bardağın temiz olmasına dikkat edin.
11- Başı gerçek bir belaya girdiği zaman kendinizden şunu söyleyerek özür dilemeyi unutmayın. Onlar zaten hiçbir zaman ne yaptıklarını bilmezler.
12- Kendinizi üzüntü dolu hayata hazırlayın. Evlat mı yetiştiriyoruz,yoksa psikopat mı? Alim bey yıllarca devlete, hizmet etti. Ama nasılsa kendine uygun bir eş bulamamıştı. Nasılda sevgi dolu bir insandı. Aldığı eşini dört dörtlük mutlu edecek bir yapıdaydı. Şiire düşkündü. Ne de güzel şiirler yazıyordu. Besteleri de vardı. Sesi de güzeldi hani. Dedik ya kısmet. Ama en sonunda her eve lazım diye döne dolaşa daha önce içi ısınamadığı komşu kızı Mukaddese karar kıldı. Mukaddeste yüzüne bak dünya güzeli. Ama ayağa kalktığı zaman yüzen tanklara benziyordu. Şimdi bu kiloda ise Allah bilir sonra hangi kiloda olur. Acaba çocuk doğurabilir miydi? Çünkü bedeni buna müsait değildi. Ne de havalıydı. Alim bey’de hep yükseklerde uçuyordu. Ama en sonunda Mukaddes kısmeti oldu. Onun için büyük lokma ye büyük konuşma derler. Derken derken kısmet ya dünyayı dolaş dur sonra da komşu kızına helal kıl. Aman nasıl kısmet bu diyesi geliyor insanın. Alim bey gibi akıllı efendi yakışıklı film artistlerine taş çıkaracak bir adamdı. - Çok düşündüm ama işte sonunda Mukaddese kaldım. Diyordu. Ama ne eylersin - Mukaddes namuslu yüzü güzel, ama ayağa kalktığı zaman yüzen tanka benzeyen kızı benden başka kim alır? Alim beyin kısmetiymiş. Alim bey Mukaddes olgun yaşlardaydı. Sanki evlenmiş olmak için evlenmişlerdi. Tamamda bu çocukluğumuzda oynadığımız evcilik oyunu değil ki. Ciddi bir şey. Alim bey akşamcıydı zaten. İçtiği zaman bütün kadınları dünya güzeli görüyordu. Onun içinde Mukaddesi böyle bir zamanda görüp beğenmişti. - Ah Mukaddea ah , içini çekip duruyordu. İnsanlar evlenirken özellikle kör gözlü olurmuş. Zaten dünyası kararmış. En güzel avları sisli puslu havada yakalarmış. Derken derken dünya güzeli mukaddesten alim beyin bir oğlu oldu. Bu yaşta oğlan çocuğu olmak ne demek. Dünyalar Alim beyin Mukaddesin olmuştu. Çocuk doğduğu zaman sadrazamın sol belinden doğmuş gibi değer görüyordu. - Kak dedi kuk dedi. Bir dediği iki edilmiyordu. Bu kadar nazla cazla büyüyen ne olabilir ki? Fakirlik görmememiş bir dediği iki olmamıştı Gürbüz' ün. Gürbüz , bir çocuk olarak zaten dünyaya geldi.-Gürbüz delikanlı. Derdi Alim bey oğluna Gürbüz ,5-6 yaşına gelince Alim bey ve Mukaddes hanım çalıştığı için kreşe verdiler. Özel ilgide görüyordu. Daha ne istesin. Okula başladığı zamanda Alim bey ve Mukaddes hanım çocuğun başında neredeyse okula yeni başlamışlar gibi öğretmenin verdiği ödevi beraber yapıyorlardı. Ödevi yapan Alim bey ve Mukaddes hanım pekiyi alan Gürbüzdü.
- Bu nasıl oluyor? - Maksat çocukları başarılı olsun diye,
- Gayrette gayret.
- Bunun sonu nereye varacak? Yeni eğitim sistemi uygulanıyor. Alim bey ve Mukaddes hanım dört işlem zihniyeti ve eğitim öğretimine göre yetişmişlerdi. Milli eğitim devamlı sistem değiştiriyor.
- Ona güç yeter mi? Alim ve Mukaddes hanıma sorsan iki kere iki kaç eder desen beş altı eder der. Sınıf arttıkça eğitim yükseldikçe kültürümüz yetmiyor diye özel öğretmenler tuttular. Masraf masraf. Alim bey akşamcı ama bu seferde rakıya para yetmiyor. Bu yaştan sonra olan Gürbüzden de fazla bir şey bekleyemezsin. Alim bey mukaddes hanım bu kadar olgun olmalarına rağmen her akşam kavga etmeye başladılar. Huzursuzluk artmaya başladı. Kendini bir nimet sayan Gürbüz'ün dengesi bozuldu. İyi kötü okula devam ediyordu. Zar zorda olsa liseyi bitirdi. Üniversite sınavına kaç sene girdiyse de puan tutturamadı. En sonunda paralı üniversitenin kadrosunun yedeğinin yedeğinden girdi. Gitti geldi okul uzadıkça uzadı. Alim bey mukaddes hanım çok üzülüyordu.
- Alim bey ,
- Gücüm kalmadı Mukaddes hanım , bu çouğu bu hale sen getirdin
- Esas sorumlusu sensin diye haykırıyordu Mukaddes hanım evin huzuru kalmamıştı. Hakaretler birbirlerini suçlamalar devam ediyor , Gürbüzde hiç bir tepki vermeden isyankar tavırlarla anne ve babasına bakıyordu. Her akşam oğlunu teyzesi yaşında bir bayan arıyordu telefonda. Alim bey - Gel teyzen arıyor diyordu. - Bu da hayat mı Allah aşkına? Tabi Gürbüzün sevgilisi Sevgi hanım’ ın başından birkaç evlilik geçmiş bir bayandı. Gürbüz gibi yakışıklı varlıklı bir aileyi buluna nasıl olsa bunlarda mal mülk çok diye neredeyse gürbüze dükkanın bütün mallarını sundu. Gürbüzde hayatından memnundu. Babasının imkanlarını sonuna kadar kullanıyordu. Yaz tatilllerinde sevgilisiyle en güzel tatili geçiriyordu. Alim bey bir gün alkolü fazla kaçırınca kalp krizi geçirdi. Hastaneye kaldırdılar. bu kadar arbedeye, hale dayanamadı öldü. Alim bey öldükten sonra Mukaddes hanım maaşını almaya hak kazanmıştı. Gürbüz babası hayattayken en ufak bir maddi sorunu yoktu. Alim bey öldükten sonra Mukaddes hanım hayatta ne olur ne olmaz diye yaşantısına yön vermek istedi. Gürbüzün imkanları kısıtlandı. Annesiyle sık sık tartışıp kavga etmeye başladı. Sonra da annesini kolunu elini kıvırıp maaş kartına el koydu.
- Sen yaşlısın ne yapacağını bilmiyorsun dedi. Aklınca evi geçindirmeye yeltenmişti. Anneside oğlunun evin erkeği sayılır deyip güven duymaya başlamıştı.
- Gürbüzde en uygun bu diyordu. Sonrada Gürbüz , hostes Serap’a aşık oldu. Gecesi gündüzü böyle geçiyordu. Annesiyle de tanıştırdı. Serap havalı kızdı. Mukaddesi gördükten sonra saygı ve sevgisinde kusur etmedi. Serap bir gün Mukaddes hanıma; - Gürbüz ile evleneceğim, ama ev almamız lazım. Bunun için de bankadan kredi çekmemiz lazım, ama güvenceye gerek olduğunu söyledi.
- Mukaddes hanımdan kefil olmasını istedi. - Mukaddes hanımda oğlum ve gelinim için seve seve kabul ederim dedi. Evi ipoteklendi. Gel zaman git zaman her şey güllük gülistanlık iken her şey tersine döndü. Mukaddes hanım bir dümen olduğunu anladı. Serap’ın bir üç kağıtçı dolandırıcı olduğu öğrendi. Ama iş işten geçmişti. Epey direnmelerine rağmen babadan kalan evi satıp borçlardan kurtulmaya çalıştılar. Başka bir eve kiraya çıktılar. Şeker hastası olan Mukaddes hanım neye uğradığını şaşırdı. Gürbüz de bu kadar aldatılacağını tahmin etmemişti. O da bunalıma girdi. Her gece barlara gidip kafa dağıtmaya çalışıyordu. İçkiyi fazla kaçırına mikrofonu alıp şarkı söylemeye kalkınca da bar boşalıyordu. Müzisyen grup okuldan arkadaşları idi. Gürbüzün durumuna çok üzülmüşlerdi. Bar sahibi ile konuşup içinde bulunduğu durumu anlattılar iyi bir batarist olduğunu söylediler . İşe alınması için ön ayak oldular. Bar sahibi anlayışlı bir adamdı. Gençlerin bu duyarlılığına kayıtsız kaşmadı ve Gürbüzü işe aldı. Gürbüz artık, barlarda bateri çalarak hayatını kazanmaya başlamıştı.bir gün arkadaşlarına bir alıntı şiir getirdi. - Bunu besteyebilirmiyiz dedi. Şiir BİR BABA GİTTİĞİNDE Baba bir masal anlat bana içinde deniz ve balıklar yağmur ve kar olsun. Güneş ve Ay. Bir baba gittiğinde; Arkana yaslandığın duvar Sabahları sıcak ekmek Okul harçlığı otobüs bileti Ciğerlerinde bir parça gider Gider de gider En sinirli anında bile Dudağın kenarında bir gülümseme Bayramda öpülecek el Çocuklarımızı sırtında taşıyan O sevimli dede gider Gider de gider Bir içten oğlum kızım sözünün sahibi İnatçı bir siyasetçi Koca bir beden Çocuk bir yürek Anne ile yapılan lüzumsuz tartışmalar Heyecanlı bir taraftar Çalışkan bir adam gider Gider de gider Bir sarılmayı bir çift söz bile Fırsat vermez Azraile Vakit geldiği zaman Sadece baban değil Atan gider Canın gider kanın gider Gider de gider Dolmaz boşluğu kısa zamanda Hep bir nefes arasın, bir nefes Bir anahtar tıkırtısı Yanlış bir iş yapınca Gözünün içine bakılmasını Ama sadece beklersin Çünkü Bir baba gittiğinde Sadece baban değil Bir dost Bir arkadaş Bir sırdaşın Bir öğretmenin Bir ustan Bir yanın gider Gider de gider Arkadaşları çok etkilenmişlerdi. Deneyelim belki birşeyler yaparız dediler. Gürbüz baba yokluğunu en acı şekilde yaşıyordu.
- O koca ihtiyar , benim herşeyimmiş diyor . Yalnız kaldığı zamanlar sahilde yürüyor ve hep bu şiirdeki mısraları tekrarlıyarak ağlıyordu. Ama ne baterisi ne de babadan kalan maaş yeterli olmadı. Neydi o eski günler. Balayı sona ermişti. Dayılarla amcalarla teyzelerle birbirlerine düşmüşlerdi. Hepsi Gürbüzün bir psikopat olduğunu bu kadar insanı sıkıntıya soktuğunu söyledi. Annesi Mukaddes hanım daha fazla dayanamadı. Şeker komasından çıkamadı. Annesinin vefatından sonra da Gürbüzü bir daha gören olmadı. Kimileri şehir değiştirdi dedi, kimileri aklını oynattı tımarhanede dedi. Kimbilir. peki şimdi suçlu kim?
CEMAL BORANDAG