12 Mayıs 2016 Perşembe

DOMATES YAŞAR

Sevdalandığım şehrim Pazarcıkta yaşamak ayrıcalıklıdır. Çünkü yeni doğan bebeğin göbeğini ya ziyaret tepesinin göbeğine veya kartalkaya barajının tam ortasına ya da okul bahçesinin güllerinin köküne gömerler. Filler yaşlandığı zaman doğduğu yere belkide göbeğini aramaya geliyorlardır. Gerçi herkes çocukluğunun geçtiği yerleri çok severmiş. Oranın dağına tepesine ormanına suyuna çiçeğine böceğine benzermiş. Belkide biz ana rahmine düşmeden önce arının konup bal topladığı çiçektendik. Doğanın gücünü düşündüğünde insan aklı almayacağı derecede düşünüyor. Belkide insan ,düşüne düşüne ya saz şairi ya ozan ya da filozof olur herhalde.

Bu dünyaya yaşamaya geldiğimize göre, çok derin düşünmeye gerek yok denilebilir. Ama belkide derin düşünüp yaşamın zevkine daha fazla varıyorsunuzdur. Düşünmeden yaşanan hayat bence hayat değildir. Hayatın güzellikleri belkide çok küçük bir ayrıntıdadır. Tatlı bir gülüştedir. Bir nezakettedir. Tatlı bir sözdedir. Sazın telinde davulun tokmağında çekilen halayın çoşkusundadır Bence ,bir gülmü güzel yoksa onu gören göz mü güzel. Güzellik hem gülün güzelliğinde hemde onu gören gözdedir. Belki kokladığı kokuda belkide sevgilisine sunduğu güzelliktedir. Gül ortamı güzelleştirir. Onun için insanlar doğada bulunduğu zaman daha çok mutlu oluyor. Kurtla kuşla börtü böcekle beraber olmak doğaya yakın olmak gerçeklere yakın olmak demektir.

Bizim oralarda sigara içmeyeni, rakı içmeyeni pavyonlara gidip hava atmayanı adamdan saymazlar. Birde saz çalabiliyor türkü söyleyebiliyorsa o zaman o adamların hası demektir. Onun adı Yaşar ,Yaşarsa istemem anneciğim istemem. Onun adı Yaşar alır beni boşar.
Kahramanın Yaşar' da çocuk yaşlarda yaramaz mı yaramaz. Yazamazlık onda komşu kızına hava atma onda. Çayırlara çimenler gidip arkadaşları ile dolaşıp türkü söylemek onda. Arkadaşları ile güreş tuttuğu zaman yenmediği kimse yok. Babası bir bisiklet aldı, bisikleti ile gezmediği cadde mahalle sokak kalmamıştı. Sonra çokta bitirimdi canım ,yeni yeni delikanlı oluyordu . Bıyıkları terlemeye başlamıştı.Devamlı kornasını çalıp dikkatleri üstüne çekiyor, kızlara hava atıyordu. Bir süre sonra onu ,bisiklet kesmemeye başladı. Boyu hızla büyümeye başlamıştı. Yakışıklı yağız bir delikanlı olmaya başladı. Ayna karşısından ayrılmıyor saçlarını kulak arkasına yatırarak tarıyor çok ta yakışıklıyım der gibi kendini seyrediyordu. Babasını sıkıştırarak zor bela bir motosiklet aldırdı. Motorun zevki bir başka oluyor canım. Çalışırken sürerken ses çıkarması yok mu dersinki havalı magirus geçiyor. Nerde Pazarcık'ta motosiklet. İlle de ilk defa o binecek. Zaman geçtikçe nakliyat artmaya başladı. Artık minibüsleride kullanacak hale geldi. O zaman şoför olmak ne demek. Nerde ise direksiyon sallamak millet vekili olmakla eş değerdir. Neydi o günler. Yaşar iyice gelişmiş erkekleşmişti. İri pazıları esmer teninde pekte çakalı duruyordu. Her zaman ki gibi saçlarını geriye tarar kızlara hava atardı. Sonrada minibüsçülüğe başladı. İyide para kazanıyordu. Herkeste Yaşarı seviyordu. Bin yaşa Yaşar. Şakalaşmalar övgüler sevgiler gırla gidiyordu. Kazancı yerinde olunca yardakçıları da yalakaları da çok olur. Yogunluğunu atmak içinde akşamları arkadaşları ile demlenirdi. Şarkılı türkülü oturak alemleri yapar, bunları Yaşar düzenlerdi ve hesabı hep o öderdi.
Sonra oralada toprak ağaları pamuk ve çentik tüccarları bir birlerine hava atarak pavyonlara gidiyorlardı hacı ağalarla. Yaşarın hacı ağladan ne eksiği vardı ki? Epeyde para kazanıyordu. Oturak alemleri kesmeyince de,Maraş Antep pavyonlarını münübüsüne ne kadar yalaka yağcısı varsa toplayıp gidiyorlardı. Hesaplar hep Yaşardandı. Buna can mı dayanır Yaşar? Pavyon karılarına parayı bastırınca arkadaşları tempo tutuyorlardı. Bas bas paraları Leylaya bir daha mı geleceğiz dünyaya.
Sonrada başlarlardı Yaşar türküsü hep bir ağızdan söylemeye.

Ben Giderim Oduna (Yaşar)

Ben giderim oduna
Şahan derler adıma
Geleli üç ay oldu
Doyamadım tadına

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Karşıdan gelen atlı
Altında kilim katlı
Anam babam sağolsun
Hepisinden yar tatlı

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Sarı yayımın bendi
Ne tez unuttun beni
Düşmanlar bile etmez
Bana ettiğin fendi

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Mahkemenin salonunda
istidası elinde
Kendi gidip adı kaldı
Koca köyün dilinde

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Konakta duran kadı
Cemilem gelsin dedi
Biz nasıl ayrılalım
Yaşlarımız on yedi

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Yirmidir benim yaşım
Karadır yarim kaşım
Üç sene de sönmedi
Ciğerimde ateşim

Yalan mıydın Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar

Herkes hayatından memnundu. Para bol kazanç bol. Ne yapacaksın bu kadar parayı Yaşar? Yaşa Yaşar diyorlardı. Yaşar ne yaşar ne yaşamaz olmaktansa yaşayarak ölmek daha iyi diyorlardı. Mahallenin en nazlı en güzel kızı Nerimanı da almıştı. Hep ona en güzel kıyafetleri bilezikleri alıyordu. Bir anlamda sus payıydı. Yaşantıma karışma. Eve zil zurna geldiğinde de hanımı bir şey demiyordu. Kazanıyor yiyor erkektir çapkınlıkta yapar, hovardalıkta yapar pavyona da gider, rakısını da içer, bu kadar hoş görülü olmak herhalde melekelere mahsup bir harakettir.

Mahallede düğün dernek olur halayın başını hep Yaşar çeker. Davul zurna ekibine bol bahşiş verir. Gölünce eğlendiği için helal olsun Yaşar. Geriye servet bırakacasında ne olacak? Çok servet bıraksanda az servet bıraksanda yine sana arkandan küfür edecekler. Onun için aptallık etme kazandığını ye. Birgünlük beylik beyliktir. Aslanlar gibi çalışıyorsun. Para kazanıyorsun. Aslanlar gibi yemek haktır. Herşeyin hakkını vermek en güzeli değil mi? Derlerdi.

Yıllar geçtikçe Yaşar içkiye alemlere çok alışmıştı. İçtiği içkiden yüzü kızarır yanakları al al olurdu. Artık lakabı Domates Yaşar olmuştu.
-Domates Yaşar aşağı ,domates Yaşar yukarı. Şakalar gülüşmeler
herkesin dilinde

Domates Yaşar, çevresinde sevilen sayılan bir adamdı. Parasını çok iyi kazanıyordu. Bir otobüsü vardı artık. Herkes onun otobüsüne özellikle binmeye çalışıyordu. Domates Yaşarın otobüsünde ne kadar güzel söz varsa içinde de dışında da yazılıydı.. 46 aynen Maraş plakalıydı.

- Güzel günler göreceğiz çocuklar diyordu yazıda.
- Domates Yaşar daha ne kadar gidip mutlu olacağız güzel günler göreceğiz diyordu.

Şakalar espriler gırla giderdi. Şapkasını ensesinden elleriyle iterlerdi sinirlenir gibi olurdu gür bıyıklarını tutar, şapkasını yerden alır başına yerleştirir, kendini yatıştırırdı. Hayata gülerek bakan bir insandı. Öylede yaşamak ne kadar güzel.

Ama yaşlandıkça takatten düşüyordu. Evde de pek huzuru yoktu. Hergün bir büyük rakı içerdi. yanakları kıpkırmızı oluyordu.

İnsanlar.
-Neden bu kadar içiyorsun dedikleride
-Eski sevgiliyle karşılaşmış ihtiyarlar gibiyim, eski rüyanın peşinde dolanıyorum der güler geçerdi.
Onlarda
- Domates Yaşar , Domates Yaşar diye gülüşür dururlardı.
- Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş, der oda gülerdi.

Bir süre sonra ,otobüsünü satmak zorunda kaldı. Yaşlıydı artık kullanamıyordu. Kaza yapmaktan da korkuyordu. Sonra da çok alkol alıyordu. Evde huzuruda kalmamıştı. Kavgalar dövüşler gırla gidiyordu. Parası azalınca da bu sefer şarap içmeye başladı. Ama herkesin sevdiği bir insandı. Sevgisinden bir şey kaybetmemişti. İnsanlar onun için üzülmeye başlamıştı.
-Bu duruma düşecek adammıydı?
Derlerdi.
Domates Yaşar daha sonra çok kötü duruma düştü. İnsanlardan para istemeye utanıyordu. ama dostları arkadaşları para vermeye başladı. Bir süre böyle devam etti. Onlarda devamlı para vermekten bıktı. Sonra da yokluğa kanaat edip ispirto içmeye başladı. Devamlı sarhoş olduğu içinde evde huzuru kalmamıştı. Bir süre sonra evini terk etmek zorunda kaldı.
Bu sefer de çarşıda bulunan kulübenin içinde yatıp kalkmaya başladı.
O koca yürekli eli bol, babayiğit adam Domates Yaşar.

CEMAL BORANDAĞ