12 Mayıs 2016 Perşembe

GÜLÜNÜZ Kahkaha gücü karşısında, hiçbir şey ayakta duramaz.

GÜLÜNÜZ Kahkaha gücü karşısında, hiçbir şey ayakta duramaz. Mark Twain Toplumsal boyutta çağdaşlaşmanın, kültürel ve sanatsal alandaki gelişmelerden bağımsız düşünülmesi olanaksızdır. Demokratik, çağdaş, çoğulcu ve katılımcı bir toplum yaratmak, kendini tanımaktan ve açıklamaktan geçer. Bunu yapmaktan kaçınmayan bir toplum oluşturmak istiyorsak, demokrasi kültürünün yerleşmesini kaçınılmaz bir gerçek sayıyorsak; fikir, kültür ve sanat ürünlerini yaymak, desteklemek ve halka ulaştırmak zorundayız.
Mizah, kişilere yönelik hicvin sınırlarını aşarak, siyasal ve toplumsal olaylara, sorunlara, insanlığın zaaflarına yönelir. Ne olursa olsun mizah demek, bozguna uğrayan bir gururun dengesini kaybetmesi, gülümsemenin verdiği güven ve dengi ile açıkça ortaya konan bir ihbar demektir. Gülünüz; çünkü gülmeden geçirilen bir gün, kaybolmuş bir gündür. İnsan nelere güler acaba? Nelere olacak; her şeyden önce kendi kendine, daha sonra da başkalarına... Kimi düşen birine, kimi cimriye, kimi Bektaşi’ye, kimi aşıklara, kimi de politikacılara... İnsanın mizah gücü, zekasıyla doğru orantılıdır.
Fıkranın öyle bir gücü var ki, “Fısıltı Gazetesi” olarak vasıflandırabilinir. Bir fıkra anlatın. Eğer güçlü bir fıkra ise, onun bütün çevreye, bölgeye, memlekete, hatta dünyaya yayıldığını göreceksiniz. İnsanlar daima birbirine gülüp duruyor. İnsanlık ancak böyle aşama atlayabiliyor. Gülmek, özgürlüktür, neşedir, mutluluktur. Geleceğin güzelliğidir. Neşelenin, kızın, öfkelenin, bağırın, sonra da katıla katıla ciğerden gümbür gümbür gülün, güldürün. En acımasız rejimleri yıkan, gülmektir. Bizler Nasrettin Hocaların,
İncili Çavuşların, Bektaşilerin, Neyzen Tevfiklerin, Aziz Nesinlerin, denkbejlerin yetiştirdiği evlatlarız. Haksızlığa gülünüz, zulme gülünüz, hukuksuzluğa gülünüz. Karikatürlerin, fıkraların gücü olunuz. Kahkaların gücü karşısında, tüm kötülüklerin basitleştiğini göreceksiniz. Mizah, insanın en eleştirel bakışıdır. Mizah, topluma masal gücü katar. Meşhur bir fıkra vardır: Padişahın birisi vergileri arttırmış. Sonra vezirini halkın arasına göndererek ‘’Bak bakalım halk ne yapıyor?’’ demiş. Vezir gitmiş, gelmiş, “Söylenmeye başladılar Sultanım.” demiş. “İyi, iyi...” demiş Padişah, “Arttırın vergileri!” diye de emir vermiş. Bir süre sonra vezire, “Git bak bakalım, halk ne yapıyor?” demiş. Vezir bakmış, “Çok kızmışlar Sultanım, bağırıyorlar.” demiş. Padişah, “Yine arttırın vergileri!” diye emrini yenilemiş. Ardından, yine vezirine halkı kontrol etme emri vermiş. Vezir korkuyla Sultana, “Sultanım, halk öfkeyle sokaklara döküldü. Kavga, dövüş var.” demiş.
Sultan gülümsemiş. “Arttırın vergileri!” demiş. Vezir yine sokaklara halkın arasına inmiş. Saraya dönünce gülümseyerek, “Padişahım, halk katıla katıla gülmeye başladı.” deyince, Padişah, “Tamam yeter, başka vergi yok, bu iyiye işaret değil.” demiş. Padişah gülmenin gücünü görünce geri adım atar. Gülmek, akarsu gibidir. İçindeki bütün kötülükleri, pislikleri, dolandırıcılıkları, alavere dalavereleri alıp götürür. Gülen hayvan yoktur. Düşüncenin gücü insanoğlundadır. Güler, eğlenir, alay eder. Tiyatroyla, operayla, heykelcilikle, resim sanatıyla, türkülerle, şarkılarla, dansla, -gülerek- bağnazlığın ve gericiliğin üstesinden gelir. Demokrasinin, cumhuriyetin nimetleri ile aydınlanmış gençlerimiz birlik olduktan sonra, üstesinden gelinmeyecek sorun yoktur. Cemal Borandağ