20 Mayıs 2016 Cuma

İTHALİ


Pazarcık büyülü bir dünya. Hissin ve hayalin vatanı. Bütün ahenk süreçleri bütük katılıkları eriten narin bir güzellik. Toprakları bir masal sultanı kadar cömert balçıklarında altın başaklar fışkırır. Yağmurları hem insanları hem de tabiatın yüzünü güldürür.
Türk milletinin özündeki hoşgörü birlik ve beraberlik düşünceleri dayanışma ve yardımlaşma devlet oluşumunda oldukça etkili olmuştur. Bu bakımdan Anadolu'nun her karış torağı değerlidir ve buram buram tarih kokar. Belki de Anadolu'nun keşfedilen bilinen tarihi bilinmeyen keşfedilmeyen tarihinin yanında su damlası gibidir. Tarih özellikleri ile tanımadığımız birçok yerleşim yeri vardır. İşte gerçek kimliği ortaya konulmamış bekleyen yerleşim yerlerinden birisidir Pazarcık.
Gelenek ve görenekleri ile görülmeye değer alanlar ilçenin kenar yanıbaşında Kartalkaya Barajı olması ilçeye ayrı bir güzellik katar. Bu haliyle ilçenin doyumsuz bir manzarası vardır. Nasıl ki bir insanın kimliği varsa şehirleri ilçelerin ve köylerinde kimlikleri vardır. Bu yerleşim birimlerinin coğrafyamızın tarihimizin edebiyatımızın, yer altı ve yer üstü bütün maddi ve manevi bilinmesi ile mümkündür.
26 ağustos 1071 Malazgirt savaşından sonra artan Türkmen göçü sebebi ile 11.yy'da Türkmenlerin 2000 çadıra ulaşacak kadar olduğunu kaynaklardan anlıyoruz.
***
93 Rus harbinde göç edenlerin bir bölümü yukarı Pazarcığa yerleştirildi. Ovada Sinemili aşireti ve Kılıçlılar bulunuyordu. Kılıçlarda Malatya'dan gelerek Narlı ovasının bataklık balcıklı sinekli ve hastalıklı ovasına yerleştirildi. Daha ileri de de Gavur dağı gölü bulunuyordu. Genelde hayvancılık ve yaylacılıkla geçinini sağlıyordu. Osmanlı, halk ovaları daha verimli hale getirsin diye yaylacılığı yasaklamış. Yayla havasına alışanlar ovalarda epey hastalık ve sıkıntı çektikten sonra ovaya da alışmışlardı. Ovalar pamuk ve çentik tarlaları ile bereket fışkırmıştı. Halk ta epey zenginleşmişti. Artık yaylacılık verimli olmaktan çıkmış zevk ve sefa rahata düşkün aileler tarafından dağlarında eşkıyalar kaynamasına rağmen yayalacılığı terk etmeyenlerde vardı. İnsanları alışkanlıklarından vazgeçirmek oldukça zordu. Bağ ve bahçeler olduğu zamanda ve okulların açılacağı zaman hasat toplama zamanı yayladan dönerler ve bağ bozumu zamanı ayrı bir eğlenceye dönüştürülürdü. Düğünler dernekler bu zamanda yapılırdı. Hele ağır kış gecelerin de denkbejlerin masalları ile yaylada biriktirilen üzüm ceviz patlamış mısır eşliğinde yenilirdi. Kendimizin masal dünyasında yaşadığını hissederdik.
Anlatılan masallar cinli perili ise evlere gruplar halinde gider korka korka evlere girerdik. Hal bu şekilde yaşandığında devam ettiğinde nüfus çoğalıyor ihtiyaçlar artıyordu. 2.Dünya Harbinde gençlerini kaybeden Almanya iş gücünü telafi için Türkiye'den insanları çağırıyorlardı. Bando ile karşılanan Türk gençleri çok mutlu oluyorlardı. Dağda yayalada büyüyenler, ben okuyamamdım çocukların okusun diye varını yoğunu eğitime harcıyorlardı. Çünkü Atatürk'ün devrimleri ile birlikte halk uynamış köy enstitüleri açılmış kısa zzamanda okur yazar olmayanlar mektebin bacaları ders verir hocaları eşliğinde gece mekteplerine gidiyorlardı. İnsanlar bir kere uyanmaya görsün. Bir daha uyutamazsın. Bağları bahçeleri tarlaları yayalaları ailelerin geçimlerine yetmemeye başaldı. İnsanlar daha güzel yaşamak için sürekli bir çaba içindeydiler. Pazarcık yetmeyince Aşağı Pazarcık 1952 yılında kuruldu. Gaziantep'e bağlı idi. Daha sonra da Maraşa bağlandı. Halk zenginleştikçe zenginleşti. Almanya'ya göçler insanlar hesaplarını dolarla markla yapmaya başladılar. Anadolu aslanları Maraş Antep Kayseri zenginlikte birbiriyle yarışacak duruma geldi.
Ovadakiler zenginleştikçe 12 eylülden önce, Maraş'a kaçmış bazı kişilerin rahatı kaçtı. Bu seferde sağcılık solculukla insanlar birbirini kırmaya çalışıyorlardı. Sonra da büyük Maraş katliamı gerçekleşti. Sıkı yönetim ilan edildi. Daha sonrasında 12 eylül 1980 darbesi oldu. Artık Pazarcık Narlı Ovasında huzur kalmamıştı. İnsanlarda göç dalgası başladı. Anadolu müslümanı insanlarımız ne kadar güzel anlaşırken, bazende nifak tohumları ekenlerde oluyor.
!!-Maraş olaylarını Pazarcıkta planlamak istemişler. Bakmışlar ki demokratlar insanlar fazla Maraş içinde planlamaya almışlar. Şimdi de büyük ortadoğu projesinde Suriye'yi insansızlaştırmak ve topraklarını İsrail devletine teslim etmek planı Suriye'den kaçan 3 milyon insan da demokrat oylarının fazla olduğu Hatay Kilis Antep ve Maraş'a yerleştimek. Demokrat oylarını eritmek Pazarcık ovasına yerleştirilen Suriyelilerde aynı. Demokrat oylarının dengesini değiştirmek ve 2. Maraş olayının bir anlamada fitilinin ateşlemek. Tekrar kardeşi kardeşe kırdırmak planıdır. Suriye'den insan ithal etmek.- !!
Pazarcık nüfusu 300000 i bulması lazımken göç dalgası ile 30000 de kaldı. Herkes birbirini seviyor sayıyordu. Atatürk gençliği idik. Ne güzel idealllerimiz vardı. Herhalde insanları rahat bırakmamak gerekirdi. Onu nasılda başardılar. Ellerine ne geçti ise. İnsanları birbirini düşman etmek kırdırmak. Ama halk kısa sürede kendini toparladı. Tekrar dayanışma içine girdi. Belediye ellerinde kalanlar ile yeni kurulmuş yeni Pazarcık düzenleniyordu. Cetvelle çizilmiş caddeler modern bir şehir havası veriyordu.
Belediye başkınından sonra en çok sözü geçen gençlere 93 harbinde göçmen olarak gelen bir ailenin çocuğu olan Aliyi halkta çok seviyordu. Belediye zabıtası idi. Güzel kıyafeti ve ütülü pantolon gıcır ayakkabıları ile dikkat çekiyordu. Şapkası da heybet katıyordu. Kimin belediye de bir sorunu olsa Ali beye söyerler veya belediye başkanına söylerler sorun kısa zamanda çözülürdü. Çünkü yeni kurulmuş bir kasaba ve herkes birbirini seviyor sayıyordu. Ne sorunları olabilir ki?
Ali bey de orada halka göre okumuş yazmış mürekkep yalamış biriydi. Otoriterliği sert konuşmaları kendine güveni ondan geliyordu. Bir şey olacaksa olacak olmayacaksa denemeye değmez. Pratik zekalıydı. Sevilmesinin bir sebebi ise yalan dolan bilmez delikanlı adamdı. İnsanlar arasında nifak çıksa gecelerde sahneye çıkar hafif çakır kafa ile bir nutuk döktürürdü herkesin nutku tutulurdu. 1000 yıldır bir arada yaşıyoruz. Birbirimize kız alıp vermişiz. Kan kardeş olmuşuz. Aynı türkülerle halay çekmişiz. Aynı ağıtlarla ağlamışız. Düğünlerimiz derneklerimiz hep beraber yürüdük. İnsanlar zenginleştikçe bazıları çekemiyorlar herhalde. İnsanlar zenginleştikçe toplumda zenginleşir diye güzel nutuk çektikten sonra herkes Ali beyi tebrik ederdi.
Bahar aylarında doğa canlanır, yağmurlar bereketini verir çiçeğe durur tabiat. Hayvanlar, kediler ,köpekler çiftleşir çoğalır. Evlerin bahçeleri ,sokaklar , caddeler kedilerin köpeklerin yavruları ile dolar.Köpekler koruyucudur, kimileri alır büyütür bahçesine bağlarına tarlasına koyar bekçilik yaptırır.
Hasan da kahveye giderken, yanına bir köpek yaklaştı. Oda hayvanın başını okşamak istedi . Köpek bir hamle ile kolunu ısırdı. Canı yanan Hasan çok da ürkmüştü.
Baktıki hayvan temiz pak ,
-Birşey olmaz iç güdüsel olarak ısırdı . Yabancıladı hayvan işte dedi.
Kahve de oturdu sabah çayını içmeye başladı. Fakat bir taraftan da korkuyordu.
Kolunun yarasını temizledi sardı .
Bir şey olmaz diyordu, kendi kendine .
Kahveci Asaf uyardı, Hasanı
- Bir hastahaneye git ne olur ne olmaz diye.
Birkaç gün sonra değişik rüyalar kabuslar görmeye başladı. İçindeki üpertiler, korkular artmıştı. Herkesi ısırmak istiyordu. Isırma güdüleri hissediyordu. Kendini hastahaneye zor attı.
Doktor
- Geç bile kalmışsın hemen gelmeliydin
Hasan ölüm korkuları yaşıyordu. Doktor müdalesine başladı . Aşılarını yaptı. Hastayı takibe karantinaya aldı.
Kısa bir sürede bu durum mahallede duyuldu. Mahalleli bu durumu halletse halletse zabıta Ali bey halleder dediler.
Çocuklarımız var , yaşlılarımız var koruyamazlar kendilerini diyerek zabıta Ali ye korkularını anlatıp yardım istediler.
Ali
-Ben durumdan haberdarım, gerekeni yapıp bu dertten kurtulucaz siz rahat olun dedi.
O günden sonra zabıta Ali başıboş nekadar köpek varsa takibe aldı. Nefes aldırmıyordu.
Mahalle de kudurmuş köpek olduğunda ilk başvurdukları zabıta Ali bey idi. Hayvanın kudurup kudurmadığının durumuna bakar sonrada zehirli etten verir hayvan sersemlemeye başladığı zamanda elindeki tüfeği ile vurur sonra belediye arabasına bindirir uygun yere gönderirlerdi. Ne kadar başı boş köpek varsa, sanki sokakları zenginleşmiş kasabaya hücum etmişlerdi. Bu şekilde çocukları ısırıyor, bazende o mahalleden geçilemeyecek duruma geliyorlardı.
Mahalleli ürküyor, ilk adresleri zabıta Ali oluyordu.
Sonra da şakadan anladığı için arkadaşları
-Takılır it Ali demeye başlarlar.
Artık lakabı itAli olmuştu.
O da gülüp geçiyordu ,olgun olgun milletin ağzı torba değil ki büzesin.
Namın yürüsün İT HALİ.

CEMAL BORANDAĞ