1880 'lerde New York Times'ta yazıyor. Gazete
satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli
gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere
kürsüye çağırıyorlar onu. Swinton elindeki kadehiyle
kürsüye çıkıyor;
"Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika'da
"Özgür bağımsız basın" diye bir şey
olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de..." diye
başlıyor sözlerine; "Hiçbiriniz
düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret
edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda
yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz
çünkü. Çalıştığım gazete bana düşüncelerimi
özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için
haftalık bir ücret ödüyorlar. İçinizde benzer biçimde
benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini
açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta
başka bir iş arıyor olacaktır. Gazetemin herhangi bir
sayısında düşüncelerimi apaçık yazmaya izin
verseydim, 24 saat dolmadan işimden atılırdım.
Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan
söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine
dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu
ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de…
Öyleyse şimdi burada "bağımsız özgür
basının" (!) "şerefine" (!) kadeh
kaldırmak saçmalığı da nereden çıktı? Bizler,
sahnenin arkasındaki zengin adamların oyuncakları,
kullarıyız. Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak
kuklalarız...
Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz.
Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi
başkalarının malı.
Bizler entelektüel fahişeleriz." der
Toplantıyı terkeder ve kendi gazetesini kurar.
***************
Siz ne sanmıştınız?
Bildik tanıdık biri mi?
Çok hoşsunuz…