4 Ağustos 2017 Cuma

FIKRALAR-34 (10 KISA FIKRA)

KAYIYORMUŞ

Çocuğunu taş holde kayarak gezdiğini gören baba; hanım dedi. Bu bizim oğlan patenci olmak için kabiliyetli görünüyor. Daha biz göstermeden kayarak gezmeye başladı dedi. Hanımı, tabi dedi önce taşıdığı bir

şişe zeytinyağını devirdi. Bu gidişle de bizim ayağımızı kaydıracak.

KOLAY REÇETE

Yaşlı olan kadın felç geçirince ayakları tutmaz olmuştu. Gezemeyen kadının zengince olan kızı, bu işten anlayan çok iyi bir doktora götürdü. Doktor yaşı kadını muayene ettikten sonra bir reçete yazarak durumu

izah etti. Size en uygun olan reçeteyi yazdım. Bu üç tekerlekli bir araba bununla rahatla dolaşacaksınız. Yaşlı kadın, doktora aman doktorcuğum dedi. Bunun yerine dört tekerlekli birde şoför olanını yazsaydınız.

EV ÇİZİYORUM

Çocuğunu psikolağa götüren anne doktora; bu çocuk sürekli neden ev resmi çiziyor merak ediyorum. Dedi. Doktor sebebini hemen açıkladı. Herhalde devamlı kreşte kalmaktan bıkmış olacak dedi.

MİRAS KILIF

Kahvede oturmuş laflarlarken içlerinden biri aniden saatine bakıp ayağa kalktı. Bana müsaade dedim. İşim var dedi. Gitmek zorundayım. Ona sordular bu kadar önemli ne işin var. O da minareyi çalmaya

gidiyorum. Dedi. Aralarından biri peki dedi, o çaldığın o minareyi nereye salkıyacaksın kılıfın var mı? Gitmeye kalkan şahıs cevap verdi. O kılıf bana babamdan miras kaldı. Babam bir zamanlar milletvekilliği yapmıştı o yetmez mi? Dedi.

KARAGÖZ OYUNU

Köylünün biri kendi köyünde iş bulup da tutunamayınca başka kalabalık olan bir yere heybesini alıp göç eder. Para kazanmak için ne yapayım diye düşünürken, bakar ki bir yerde ahali toplanmış. Aralarına girer.

Ahali aralarında bir yabancı olduğunu fark eder. Dönüp ne arıyorsun burada ahbap derler. Bizim köylü dur der “aç gözlülük edip burada biraz para kazanayım. Ahaliye dönerek ben karagöz oynatırım der. Oynata

görelim derler. Köylü “peki” der. Ama seyri bir lira seyretmek isteyen bir lira versin geçsin. Herkes cebinden bulup buluşturup köylünün eline verirler. Köylü paraları alır. Çantasını açıp içinden beyaz bir çarşaf

çıkarır, ahali “hadi başla” diye bağırır. Çarşafı iki ağacın arasına gerer. Köylü arada şimdi başlıyor der. Ahali bekler, çarşafın arkasındaki ses kesilir. Birisi merak edip çarşafın arkasına bakar köylü yok! Paraları

alıp kaçmış. Birkaç kişi sopalarla köylünün peşine düşseler de köylüyü bulamazlar. Köylünün yaptığı bu oyun da herkese ders olur.

EŞŞEK TEPSİN DERİSİNİ

Nasreddin hocanın yeni evlendiği karısı bir gün kaşınmaya başlar. Derisi kızarıp hastalanır. Hoca karısını eşeğe bindirip yola çıkar. Bindikleri eşeği de karısı çeyizinde getirmiştir. Karısını hekime götürür. Hoca,

karım uyuz olmuş der. Hekim bir merhem verir, bunu cildine sür iyi gelir der. Karısını alıp yola çıkar. Yolda mahkeme önünde karısını bırakır. “Hâkim bey” benim karım uyuz biri alıp veremediğim yok. Karımı

da eşeği de doktorum verdiği merhemi de babasına teslim ediyorum. Der. Orada bırakır gider.
Bir gün eşeksiz yolda yürüyen hoca, hekime rastlar hal hatır sorar. Ne oldu hoca, eşine verdiğim merhem iyi geldi mi diye sorar. Hoca; karıyı da merhemi de eşeğe bindirip yolcu ettim der. Eşsek tepsin öyle uyuz karının dersini der.

BEŞEMAL

Arkadaşını evine yemeğe davetliydiler. Yediği yemeği çok beğenen hanım; aman kardeşim bu ne güzel yemek nasıl yaptın! Arkadaşı, ne olacak beşamel ilave ettim. Der. Misafir olan 5 amel demek der. Bende

yarın evde deneyeyim der. Bir kaç gün sonra onları davet eden arkadaşını merak edip telefonla arar. Nasıl yemeği yaptın mı? Diye sorar. Diğeri maalesef bizim ki o kadar güzel olmadı. Çünkü biz altı kişiyiz, altı  amel de biraz fazla geldi.

NE YAPIYOR?

Yolun kenarında başında atkısıyla oturan fakir kadına yaklaşarak “burada dilenip bu kapları dolduracağını mı sanıyorsun?” kadın; ben dilenmiyorum ki sular kesik yağmur suyu dolduruyorum. Der.

TELEFON ETME

Apartman komşusu çoğu kez anahtarını unutmuş bahanesiyle veya telefon bozuk diyerek komşunun kapısını çalarak, “bir telefon edebilir miyim?” der defalarca telefon eder özür diler gidermiş. Telefonunu

kullandığı komşusu bir gün onun kapısını çalarak “altı yedi telefon açabilir miyim?” zira ben borçlarımı toplu olarak tahsil etmeyi severim.

HANİ GEÇECEKTİ

Hasta doktoruna telefon açarak, doktor hani ağrılarım reçetedeki ilaçlar bitince geçecekti. Siz bana öyle söylemiştiniz. Doktor; evet ama der eczanedeki ilaçlar bitince.