1 Ağustos 2017 Salı

FIKRALAR-27 (10 KISA FIKRA)

HIZLI

Bindiği dolmuşta, yanındakilere anlatıyordu; benim yemem, gezmem makine ve vasıta kullanmam hepside bir yarışçı kadar hızlıdır. Araba hızlıca gitmeye başlayınca; müşterilerden biri telaşlanır. Başını sallayarak anlıyoruz der. Bu ne süratli gidiş şoför bey. Herhalde arabanıza binen hızlı müşterinin etkisi olacak. İlk tamirci durağında durup hem onun hem de arabanın fren balatalarını kontrol ettirmek lazım.

ÇARE

Girdiği mağazada kocasının gecelik aldığını gören kadın, şaşırdı. Eee bey dedi. Sen bunları kendine mi alıyorsun, yoksa cinsel tercihini mi değiştirdin. Hiç erkek gecelik giyer mi? Adam soğukkanlılıkla paketini yaptırdı. Sonra karısına dönerek, hiç olmasa tabakçıyla değişip tabak almaktan kurtulmuş olur. Arayınca giyecek bir şey bulurum.

AÇINIZ

Adamın biri nişanlısının çok içine kapanık olmasından dolayı doktora gider. Nişanlısı dışarıda bekler. Adam, doktora derdini anlatır. Doktor hastayı içeri alıp adamı dışarı çıkarır. Adam bekler, bekler sıkılmaya başlar. Aradan uzun bir süre geçmiştir. Dayanamaz doktorun odasının kapısını çalar. İçeri girdiğinde ne görsün. Nişanlısı ve doktor çırılçıplak! Adam bu ne rezalet der. Doktor hemen ayağa kalkarak, ben nişanlınızın bütün açılmadık taraflarını açtım. Vazifemi tamamladım. Sen de bundan sonra iş görebilirsin demiş.

BİR DAVETTE

Gittikleri yemek davetinde ortaya konan kuru fasulye yemeğini gösteren ev sahibi, çok nefis yemez misiniz? Demiş. Misafir, çok arzu ederim ama… Bugünlerde benim havagazı muslukları fazlaca bozuk. Gaz kaçırıyor demiş. Karımın bu yüzden zehirlenmesinden korkuyorum.

SİGORTA

Kadının biri memur olarak sigorta da çalışıyormuş. Her gün insanları sigortalamak için kapı, kapı gezermiş. Bir gün dalgın, dalgın yapacağı işleri düşünerek yolda gidiyor muş. Aniden önünde bir dilenci elini açarak belirmiş. Allah rızası için fakire bir sadaka demiş. Kadın dalgınlıkla, dilenciye sigortan yoksa seni sigortalayalım.

SİGORTALANMA

Kadının biri uzun zamandır dulmuş. Bakmış ki adamakıllı yaşı da geçiyor. Birini bulup evlenmem lazım demiş. Hem evlenirsen evlendiğim kişi beni kimselere muhtaç bırakmaz, emekli ise de öldüğü zaman maaşı bana kalır diye düşününmüş. Bu düşünce ile sokağa çıkmış. Niyeti ilk karşısına uygun çıkan kısmeti ile evlenmekmiş. O sırada eli bastonlu yaşı adam ona yaklaşmış. Adamın maksadı fakir olduğu için kadından para istemekmiş. Fakat kadın farklı niyetlerle adama yaklaştığı için, dönüp sormuş adama. İyi ama sigortanız falan var mı? Demiş.

KALANTORLA FAKİR

Kalantorca bir zat yolda giderken yanına biraz fakirce görünen biri yanaşır. “Beyim” der fakir görünen adam. Allah rızası için bir sadaka. Kalantor zengin fakiri şöyle bir süzer. Fakire iyi de cebimde beş bin liradan başka bozuk yok. Dilenci kalantora bakarak! Üzülmeyin beyim der. İsterseniz ben size paranızı bozarım.

KISKANÇLIK

İki kıskanç sokakta buluşmuşlardır. Biri diğerine sormuş. Neden böyle zayıfladın? Diğeri cevap vermiş. Kıskançlıktan kendimi yiyip duruyorum. Demiş. Zayıf olan şişmana peki sen neden şişmanladın? Hiç sorma! Benimkide kıskançlıktan, herkeste gördüğüm yemekleri kıskanıp iki katını yemekten demiş.

SORGU

Adamın biri ölmüş. Öbür dünyada sorguya çekilmeye başlamış. Zebani elindeki kızgın demirle yaklaşarak sormuş. Yeryüzünde ne iş yapıyordun? Hesap ver demiş. Adam, çorap dokur dokuduklarımın bir kısmını çekmecelere yerleştirirdim bir kısmını da satardım. Demiş. Zebani eee… Demiş. Ne oldu da öldün. Adam şaşkın bir ifadeyle, bende ne olduğunu anlamadım bir ziyafette çevrilen dolaba kurban gittim. Öldürüldüm. Zebani hemen emir vermiş. Çabuk bunu Fırat köprüsünden geçirin, tam çorap kuyusu önünde arkasından itin. Demiş. Hiç değilse, burada da meslek değiştirmemiş olur.

PAYLAŞMA

İki arkadaş, beraber oturdukları pansiyonda ortak aldıkları piyango biletinden çıkacak şeyi paylamaktan yanaydılar. Bir gün bir tanesi, pansiyona sevinçle girdi. Piyango çekilişinden bize bir palto çıktı dedi. Öteki, paltoyu nasıl paylaşacağız onu ikiye bölemeyiz ya! Dedi. Diğeri kış gelince paltoyu sen giyip sokağa çıkarsın, ben evde otururum. Ben giydiğimde de sen evde oturursun.