20 Ekim 2017 Cuma

MOBİNG

Sevmeden yapılan iş, kölelik sayılır. Epicrose Mobing , safari avına çıkıp ta , birden bir sürü vahşi hayvanın arasında kalmaya benzer. İnsanın devamlı rutin bir faaliyet içinde olması da bir anlamda çok sıkıcıdır. İnsan ruhunu yaralar. Sanki insan vücudunda , damlayan kan gibi ruhun yavaş yavaş uçması , ruhsuz kalması gibi bir şey. Devamlı baskı altında olan insan , zaten ruhsal dengesini de kaybeder. Çalışma atmosferi, sağlıklı olmayan ortamlar, insan sağlığını tehlikeye sokar. Kalbin sıkışması, tansiyonun fırlaması , midede gastrit oluşması , bağırsak düğümlenmesi hep stresin tetiklediği rahatsızlıklardır. Meslek hastalıkları da diyebiliriz. Bir iş yaparken , insanlar zorlanmaz mı, sıkıntı, zorluk çekmez mi, stres olmaz mı elbette olur. Bu durumlar normal şartlarda çalışmayı, başarıyı olumlu yönde tetikleyen unsurlardır. Ama ne yazık ki sonuçları zorlayan olumsuzluklar, meslek te , iş de , başarıda geriletir. Hoş olmayan sonuçlar doğurur. Onun için toplumun eğitimin seviyesi , adalet duygusu , vicdani muhakemesi, demokratik ruhun gelişmesi , karşıdaki haklarını hukuklarını gözeterek başarılır. Zorlu baskıcı bir yönetim tarzı başarısızlıkla sonuçlanır. İşi ehliye vermek, iş yapacakların eğitim ve öğretimine önem vermek gerekir. Eksik olan yönlerini, doğru yönlendirmeleri ile karşısındakini onar e eder, ödüllendirir se , beraberinde başarı gelir. İnsanları şevk ile idare etmek , menejman kurallarını bilmek , insan psikolojisini tanımak, toplumsal hayatın gereklerini bilmek, oto kontrol sistemine uymak bir anlamda gerginliği giderir. Toplumda sevgi saygı dayanışma , gücünü arttırır. Baskı korku, başarısızlığı beraberinde getirir. Bizler inançlı toplum ağırlıklı ailelerden geliyoruz. Okullarımızda bilimsel kültüre ağırlık veriliyor. Bunun dengesi kurulduğunda örf anane, gelenek ve görenekler aynı zaman da çağın ilim bilim , sosyal kültür, eğitim ekonomi kültürüne ağırlık, verilmeyen toplum geri kalır. Toplumda özgür düşünceye ağırlık verilmeyince yaratıcılıkta körelir. Özgür insan akla mantığa bilime önem verir. Aynı zamanda kişisel gelişime katkısı olur. Ailede anne baba korkusu , okulda öğretmen korkusu , askerlikte komutanın korkusu , toplumda polis korkusu, herkes korku dolu. Korku kültürü olan toplumlarda zaten özgür birey yetişmez. Batı toplumlarına baktığımızda, görüyoruz ki özgür bireyler yetişiyor. Herkes birbirine saygılı, kanunlara saygılı ve sonuç olarak keşifler ve icatlar, mucitler hep batıda yetişiyor. Baskı toplumlarında insanlar, tek boyutlu yetişir. Hep aynı kalıbın insanıdır ve birbirlerinden farkı yoktur. Böyle toplumlar da herkes birbirine benzediğinden , o toplumda hiç kimse yaşamıyor, gibidir. Halbuki yaratıcılığın esas özü özgür bireyler arasındaki farktır. Farklı boyutta insan yetişmediği için o toplum yerinde sayar. Çok bahsi geçer. Mahalle baskısı. Mahalle baskısı içinde yaşayan birey nasıl aşama yapabilir ki. Aynı koloni, aynı yapıda olan insanlar. Onlardan farklı olmak demek, toplumdan dışlanmak, aforoz edilmek demektir. Bunu da o toplumda kimse göze alamaz. Çünkü dini toplumsal baskı altındadır. Psikolojik baskı altında olan insanlar , sanki deniz altında yirmi bin fersah yol gitmiş, ruhsuz kişiliksiz ve en önemlisi mutsuz toplum olurlar. Onun için demokrasiye , insan haklarına önem verilmesi, eğitim kalitesinin yükselmesi, gelir seviyesinin ekonominin düzelmesi ile orantılıdır. Bölgeler arası farkı kaldırmadan zaten kişisel gelişim olmaz. Batı ülkelerine seyahat yaptığımda gözlemlediğim , bölgeler arasında hiç fark olmadığıdır. İnsanlar daha özgür, gelecek endişesi yok , demokratik haklarında bir kısıtlama yok. Elbette o toplum yaratıcı sağlıklı mutlu bir toplum olur. Biz neden olmayalım. Bizler yüzümüze taktığımız sahte mutluluk maskeleri ile mi mutlu toplum olmalıyız. Türk toplumunda insanlar , işini kendi iradesi ile seçemez, eşini bile çoğu zaman , kendi seçemez. Çünkü iş ve toplum hayatı baskı altındadır. Bu insan mutlu olabilir mi. Oysa ki eşini, işini seven insan , hem mutlu olur, hem de başarılı olur. Biz başarıyı bir anlamda , toplum mantığına göre seçtiğimiz için mutsuz bir toplum oluruz. Bu toplumu mobing toplum olarak değerlendirebiliriz. Batı toplumların da 18 yaşını dolduran her birey özgür iradesi ile hareket eder. Kişiliğini bulur, mutlu olur mutlu toplum oluşturur. Mobing toplumlarda , eroin esrar, alkol tüketimi kumar artar. Ahlak çökmesi yaşanır. Bu yüzden mobing toplumlarda, baskıcı yönetimlerde. eğlenceye, spora önem verilerek toplum uyuşturulur. Ulberto Eco , En çok buluşlar, orta çağ karanlığı yaşanmıştır demiştir. 1. 2. Dünya savaşlarında çekilen sıkıntıların, üzüntülerin, kıtlıkların, hastalıkların olduğu, baskıların en çok yaşandığı dönemdir. Ama bunun yanında insanlık, iyiyi güzeli doyasıya aramış, umudunu kesmemiştir. Thales , kendine sorar; En uzun ömür nedir. Yine kendisi yanıtlar -umut son nefesimize kadar bizi terk etmez İnsanlıkta umut bitmez. En güzel buluşları orta çağ karanlığında ,en güzel romanlar, öyküler, harplerden sonra yazılmış, insanlar umularını hiç yitirmemiştir. İnsanlık baskılardan kurtulmak için edebiyata , sanata resme yönelmiş, sanatçılar yetişmiş ve bu dönemde dünya klasikleri çıkmıştır. Hastalıkların ana kaynağı baskılar değil midir. Bunu atlatmak için , edebiyat ve sanata önem verilir. Edebiyat ve sanatla uğraşarak baş edilir. Vücut güçlenir. Rahat yaşayan insanlar çokta yaratıcı olmaz. İnsanlık bugün bilgisayar çağını yakalamışsa geçmiş dönemlerin çok katkısı olduğunu bilmemiz gerekir. CEMAL BORANDAĞ 04.04.2014