22 Şubat 2019 Cuma

ANAMI TOPRAK ANAYA VERDİM!


Ozan der ki “Ölümle aldatıp bizleri, bir bir göçtüler”
Evet, o da diğerleri gibi göçtü...
Ana Kraliçemiz bir zamandır “malign mezotelyama” ile boğuşurken, uykusuz gecelerine sığdırdığı son ve sürekli rüyasını şöyle anlatmış;
“Küçük bir oğlan çocuğu minicik beyaz elleriyle bana sürekli ‘gel, gel’ diyor”
“Ama ben gitmeyeceğim ve direneceğim” demişti.
Nafile o da fani dünyadan göçtü gitti. “Bütün günler ölüme gider, son gün varır” diyorlar ya, o da son günü olan 2019’un 16 Şubatında o rüyadaki oğlan çoçuğuyla buluştu.
*
Sene 1944, 75 yıl öncesiydi...
Turan Ailesinin ikinci konuğu, erkek olsun diye dua edilen ancak minicik gözlere sahip bir kız bebekti...
Adı “Sezer” olsun dediler. Kayıtlara “Remziye” yazdılar.
“Çocuk Sezer” sokakların şen oyuncusu ve ailenin zeki çoçuğuydu.
O topraklarda doğanların kaderidir, o da çocuk gelin oldu... En çok hatırında kalanlar somon rengi nişan elbisesi, bir de Sıdıka anasına duyduğu özlemdi.
“Çocuk Gelin Sezer” şanslıydı ki, adam gibi bir adam olan İlhan’la evlendi.
Anadoluda kadın olmak zordur, “Gelin Sezer” her şeyi yaşayarak öğrendi.
“Anadolu Kadını Sezer” sevgiyle, vefayla, cefayla dağları aşmayı bilendi.
O hiç sefasız gençliğinde tüm yoksunluklara göğüs gerdi.
İlhan Babaya tam dört şıvgın verdi...
Anne Sezer şıvgınları şefkat, sevgi ve hoşgörüyle suladı. Onlara rafine yaşamayı öğretti, İyilik ve dürüstlük zırhı giydirdi. Şıvgınları her biri ayrı renkte birer güle döndürdü.
40 yıllık yoldaşını ebediyete uğurladığında “Anne Sezer” hüzün perdelerini indirdi.
Bir daha da yüzü gülmedi.
“Sezer” artık tüm ömrünü güllerine ve o güllerin şıvgınlarına adadı. O torunlarını da tıpkı gülleri gibi kokladı, suladı ve aynı zırhları giydirdi.
Birisine apayrı özendi onu “Rose Centifolia” olarak yetiştirdi.
Güllerinin ve şıvgalarının ailevi kazalarına, hastalıklarına, ihaneti ve mahpushaneyi görmelerine, özlemlerine gögüs gerdi, direndi. Hep yüksek doğrulukla öngördüğü olayları, krizleri bilgece yönetti, güllerine yol gösterdi. O artık danışılacak “Bilge Sezer”di.
Ama yorgun bedeni bir illetle tanıştı. “Hasta Sezer” şifaya inandı, mücadele etti. Ama bir yerden sonra direnemedi. Yitirdikleriyle hem gururuna, hem de o illete yenik düştü.
“Merhume Sezer”in kefeninin ucundan görünen mütebessim yüzü, tüm güllerinin ve şıvgınlarının (kendileri de kefen giyene kadar) en mukaddes fotoğrafı olarak yaşayacaktır.
Evet tarih 17 Şubat 2019, anamı toprak anaya teslim ettim..
*
Nurlar içinde yat cefakar anam. O adam gibi adama ve o sevimli oğlana da hasseten selam söyle...
Ölüm karşısında boynumuz kıldan ince, mukadderrat başımızın üstünde.
“Ey ölüm sen ne güzel hakikatsın, sana bakıyoruz ve kendimize geliyoruz”