8 Şubat 2019 Cuma

OKUNMAZ AMA YİNEDE PAYLAŞAYIM.



Sarah Sartjie Baartman Afrika'da doğmuş bir kız çocuğudur. Annesi onu
doğururken ölünce Sarah'ı babası büyütür. İngiliz sömürgecileri ile
girdiği çatışmada babasını da kaybedince onu siyahi bir tüccar kendisine
köle yapar.
Tüccarı ziyarete gelen bir İngiliz subayı Sarah'ı
satın alır. Çünkü Sarah'ın bir özelliği vardır; kalçası ve vajinası çok
büyüktür. Bu onun kabilesine has bir özelliktir. İngiliz subay bu
özelliğinin Avrupadaki eğlence mekanlarında ilgi çekeceğini düşünür. Onu
alıp Londra'ya götürür.
Kabus böylece başlamış olur.
Sarah
Londra'ya getirildiğinde 21 yaşındadır. Subay onu bir sirke satar.
Yüzünü boyarlar, dar kıyafetler giydirip başına tüyler takarlar. Sirkte
bir kafes içinde sergilenen Sarah Avrupalıları hayrete düşürür. Bir süre
burada kaldıktan sonra müzeye götürülür. Camdan bir bölme içinde
sergilenir. Avrupalı erkeklerin iştahı kabarır. Ona dokunmak
isteyenlerin sayısı artınca camı kaldırırlar. Taciz edilir, vücuduna
çöpler dürtülür. Kalçasının gerçek olduğunu anlamak isteyenler iğne
batırıp bıçakla keserler. Acıdan bayılınca dinlenmeye alırlar. İngiliz
burjuvasının eğlence kaynağı olur. Ayakta duramayacak kadar halsiz
düşünce Paris'teki bir sirke satarlar. Hayvan terbiyecileri onun
üzerinde deneyler yaparlar. İşleri bitince onu satın almak isteyen bir
bilim adamına verirler. Bilim adamı canlı canlı vücudundan parçalar
alır. Onun vücudu üzerinden değerlendirmelerle Avrupa ırklarının
üstünlüğünü öven bilimsel makalaler yazar. İşi bitince sokağa atar.
Sokakta onu bulanlar uzun bir süre fahişe olarak çalıştırır.
Kaderi gibi kara bedeni daha fazla işkenceye dayanamaz; 1816 yılında Paris'te ölür.
Ölümünün üzerinden 24 saat geçmeden cerrah George Cuvier tarafından
vücudu yarılır. Beyni ve cinsel organı çıkarılarak İnsanlık Müzesi'ne
konur. Doldurulan vücudu ise 1974 yılına kadar halka açık bir sergide
sergilenir.





İşte insanlığı var eden bir kadının yaşamda var olma mücadelesi.






Kadın Haklarına olan sonsuz saygımı ve gerekli değerin verilmediğini
dile getirdiğim bir konuşmanın gecesinde, önce insanlığımdan sonra
erkekliğimden utanarak kaleme aldığım bir yazımdır.





(Bekir yıldız)