2 Eylül 2016 Cuma

ANLAMANIN GİZEMİ

Zor bir bilmeceyi bulmacayı çözmek gibidir , anlamanın gizemini çözmek. Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır ve lezzet verir. Hayat ne otuzunda nede kırkında başlar. Hayat farkında olduğun anda başlar. İnsanı anlamak aşkı tatmak mı.

Çok kötü kazadan hastalıktan kurtulmak mı. Zengin olmak dünyayı dolaşmak, şiiri yaşamak , tasavvur mudur. Bilim ve sanatla uğraşıp , hayatın gizemini anlayıp insanlıkla paylaşmak mı. Yazılarla sevdalanmak , şiirlerle kara sevdalı olmak mı. Hayattı ,yaşamak evlenip dünya evine girmek mi. Yoksa ,Robinson cruze gibi bir adaya kapanmak mı, bir manastıra , bir dergaha kapanıp hayatın gizemini çözmeğe çalışmak mı, yoksa , yaşa gel, geç midir hayat! Bilim adamları dünyanın gizemini çözmeye çalışıyorlar.

Milyonlarca yıl çözülemeyen sırrı , acaba yine bilim mı çözecek. Daha birkaç yüz yıl önce dünya yuvarlaktır diyen Galile ye ancak şimdi hak veriliyor. Uzayda sayılmayacak kadar yıldızlardan biri olan güneşin etrafında dokuz gezegen dolaşıyor. Şimdilik sadece dünyada hayat var, deniyor. Acaba milyonlarca yıldızdan biri olan güneşin etrafında dönen dünyada hayat varda , milyonlarca yıldızın etrafında dolaşan gezegenlerin birinde hayat olmaz mı? Şimdi ki mantıki çözüme göre neden olmasın diyoruz. Buzullarla kaplı olan dünyada ,milyon sene geçtikten sonra tek hücreli canlılardan ,şimdiki insan oğlu türemiştir.

Dünyanın soğuması ile beraber, artık tek canlı yaşamayacağına göre , insan oğlu hayatını devam ettirmek için başka bir gezegen bulabilecek midir. Bu bilimsel gelişmelere güvenebilirsek , insanoğlunun başaramayacağı bir şey yok gibi , neden olmasın deniyor. Anlamanın gizemi önce insanoğlunu anlamak, sonra yaşamı kolaylaştırarak imkanları kazanmak ve daha sonra da , dünyanın hayatın gizemini çözmek midir acaba . Hayatın gizemini çözen sanatçılar, en güzel eserlerini verirken ve hayatın , gizemini çözerken ve çözdükten sonra , belki de o zaman yaşamın anlamı olacaktır. Hep insan oğlu hayatın gizemini çözmek için , buluşlar icatlar yapmışlar, hastalıkları önlemek, insan ömrünü uzatmak, belki de lokman hekim gibi ölümsüzlük iksirini bulmak için uğraşmışlardır ve uğraşacaklardır. Sonuç hep hücre sistemine göre olduğuna göre hayat , yaşlanan hücreleri yenilemek ömrünü uzatmak, hücrelerin devamlı değişime uğrayarak , gençleştirerek insan hangi yaşta yaşamak istiyorsa o yaşta kalacak ve hayatın anlamı , gayesi ve gereği ne ise o olacaktır. Belki ölmek isteyecek ama ölümü gerçekleştirmeyecektir.

O zaman doğumları önleme yoluna baş vurulacak . kendini yenilemeyen bir neslin fonksiyonu ne olabilir ki. Anlamanın gizemini çözdükten sonra , sanki yaşamak daha anlamlı. Aldığımız nefesimizin sağlığımızla ilgili olduğunu , sağlığımıza dikkat ettiğimiz müddetçe , yaşama zevkinin daha iyi olacağını anlıyoruz. Roman hikaye öykü okudukça sanki oradaki anlamı gizemi kurguyu daha güzel anlıyoruz.

Sanki her şeyi daha iyi anlayıp yaptıklarından da , daha da zevk alıyoruz. Ama karşınızdaki insanların aynı anlayışta olmadığında, ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Oysa ki onlarda kitap okuyarak bilimle uğraşarak felsefi psikolojik kitapları okuyarak anlamanın gizemini çözemezler mi? Ben anlıyor olabilirim, medeni ölçüler içinde konuyu tartışarak , daha güzel atmosfer de düşünce değerlendirme yapabiliriz . Belki de ben yanılıyorumdur, ukalalık yaparak her şeyi en iyi ,ben bilirim en güzelini ben yaparım diyebilirim.

Ben ,düşüncesin den, sıyrılıp, olgunca olayları değerlendirip karşımızdaki insanların , yanlış düşüne bilirliği ve doğru düşüne bilirliği, değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler ile , onu da ikna edip en azından onun da doğru düşünmesini bir başkasına aktarması ile oda aynı şekilde, birini ikna ile doğru bilimsel pozitif düşünce sistemini yakalayıp, böylece insanlığa katkımız olmaz mı? deniz yıldızı hikayesindeki gibi. Hayatın gizemini anlayıp, bilerek yaşamak mı güzel, bilmeden yaşamak mı? Araştırma yapan her konuyu inceleyip , sık eleyip, ince dokuyan , bilim ve araştırmaya önem veren insanlar , daha mutlu mu olur ? Y

oksa her şeyi bilmenin verdiği bir mutsuzluğumu yaşar. Kimileri ,hayatı çokta fazla incelemeden olduğu gibi kabul edip suyun akışına göre yaşamaktan daha mutlu edebilirler . Belki de bazıları ,yaşamda anı yaşamaktan, daha da fazla mutlu olabilirler . Geleceği hayal ederek yapacakları projelerden se , yaşamı kendi içinde gerçekleştirerek mutlu olabilirler. Belki de bu günü güzel yaşamaktan haz duyabilirler.

Yaşamın verdiği yorgunluktan dolayı geçmişe özlem duyarak yaşamanın , önceler de daha güzel olduğunu düşünerek ,bu dünya bir ömürlük ,öbür dünya sonsuza kadar , diye düşünüp, bu dünyaya boş verip yaşamı anlamsız düşüne bilirler. Bu dünyada bir hanımın kahrını çekiyoruz, ama Allah izin verirse cennette , yetmiş iki huri verecekler avuntusu ile daha da mutlu olabilirler. Mutlu olmak anlık bir olay mı? Yoksa devam eden bir şey mi. huzurlu olmak mutluluk tan bir parça değil mi? Evlilik te eşler acaba , anlamanın gizemini çözmüşler midir?

Yoksa gençliğin verdiği ateşle beraber yaşamayı mı seçmişlerdir. Birbirlerini anlamanın gizemini çözdükten sonra, sorun yaşanır mı? Doğanın verdiği görevler vardır. Erkek dişi insan olmalarına rağmen biyolojik duygusal yapısal olarak bir çok yönden birbirlerinden farklıdır. Acaba beraberliği sağlayan sağlık mıdır, düşünce midir, gençlik midir, yoksa biyolojik nedenler midir. Bir insan düşünün ,aynı aile de olan kardeşleri ile anlaşamıyorken bir diğer ailenin görgüsü bilgisi yapısı farklı olduğu halde nasıl anlaşabiliyor? Yoksa ortak akıl kullanıp birbirlerini hoş görüp kusurlarını görmemezliğe vurmakla mı anlaşıyorlardır.

Ortak yaşam alanın da her kez birbirini mutlu etmek zorun da mıdır? Yoksa, kimse, kimse ye mecbur değil mutlu etmeğe deyip de, şimdi ki nesil gençlerinin yaptığı gibi tak sepeti koluna, her kez yoluna mıdır. Çözüm belki de şundadır. Sorun, görücü usullerinin baskısın dan bıkan gençlerin ne yapacaklarını bilmemelerinden, kaynaklanıyordur. Kendi kişiliği ile yetişen insanlar, daha sağlıklı karar veriyorlardır. Meşhur filozof Diyojen ‘in sözü, evlenirsen ya mutlu olursun ya da filozof demiştir. Yoksa Fransızların söylediği gibi evli olup mutsuz olacağıma bekar kalıp mutlu olurum.

Çözüm mü dür. Birbirine canım cicim değip rol kesenler belki de en mutsuz insanlardır. Doğal yaşayarak , özgür yaşayarak daha mı mutlu oluna bilir? Herkesin ,birbirinin hakkına saygı duyarak yaşaması mı güzeldir , yoksa biri diğerini halkalı köle yapmaya çalışması mı güzeldir. Ben efendi olmasını isterim , saygılı olmasını isterim, yakışıklı bakımlı olmasını isterim, yemek yapacak, bulaşık yıkayacak çocuklarına çok iyi bakacak benim bir dediğimi iki etmeyecek . Benim erkeğim güvenilir sabırlı hoşgörülü bencil olmayan geniş yürekli soğuk kanlı hizmetkar, affedici ve çok iyi dinleyici olmalı , gerekiyor diyorsa. Sen koca değil kendine halkalı köpek istiyorsun demektir.

Ruh ikizi arama , Aslında bütün mesele karşılıklı anlamanın gizeminde saklıdır. Mesele, bu dünyaya bir kere gelme hakkımız var, ikinci defa gelme hakkımız ve bu hayatın provası yoktur. Yaşamın güzelliklerini tatmak, mutlu olmak ve sağlıklı olmak , sevmek ve sevilmekle yaşamak ne güzeldir. Elbette hayat düz asfalt değildir. Kazası var belası var ,hastalığı var, iflas etmek var, var oğlu var. İyi gün dostu olmadan ,hayatı anlamlı yaşamak ,birlikte olmak ,sürekli kendini geliştirmek güzel bir şey değil midir? Başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın var ise, Mutlu bir, kadının yanın da , mutlaka mutlu etmesini bilen bir erkek vardır.

CEMAL BORANDAĞ