Sayfalar
- Ana Sayfa
- Potrem
- C.Borandağ Kimdir?
- Bozlar
- 46 AYNEN MARAŞ
- AQ Biriç
- Asker Oldum Piyade
- TKY
- Bir Şiirdir Yaşamak
- Fıkralar
- Kendini Yönetme İlt.
- Küçük Asker
- Türk Mutfağı
- Sözler Düşünceler
- Bir Şiirsin Sen
- Mehmetcik
- Pazarcık
- Nurhak
- Düşünüyorum O Halde Gülüyorum
- Bir Subayın Anatomisi
- Devrim Günlerinde Aşk
- Küçük Paris
- Çanakkale Geçilmez 1915
- Düşüncelerin Kaynağı
- Cem
- Sarıkamış
- Ulusal Kurtulus Savaşı
24 Kasım 2017 Cuma
KÜÇÜK ŞEYLER
İkiz kulelere saldırı sonrasında, binadaki firmalardan birinde hayatta kalanlarla yapılan sabah toplantısında, o toplantıya katılanlar, 11 Eylül sabahı işe niçin geç kaldıklarını anlatmışlar. O sabah, -Bir firma müdürü o gün oğlu ana okuluna başladığı için işe geç kalmış. -Birinin o gün ofiste kahvaltıda yenecek olan poğaçaları alma sırasıymış. -Bayan elemanlardan birinin çalar saati o sabah çalmamış. -Birisi kaza yüzünden trafiğe takılmış, geç kalmış. -Biri otobüsü kaçırmış. -Birinin kıyafeti lekelenmiş, üstünü değiştirmek vakit almış, geç kalmış. -Birinin arabası çalışmamış. -Biri telefonu cevaplamak için geri dönmüş, servisi kaçırmış. -Biri huysuzluk yapan çocuğunu giydirirken geç kalmış. -Biri taksi bulamamış, geç kalmış. Ama en etkileyici olanı, birisi, o gün yeni aldığı ayakkabılarını giymiş, ayakkabılar ayağına vurmuş ve bir eczaneye uğramış, yara bandı almak için. Bu gün hayatta kalma sebebi olan yara bandını almak için. Şu anda, trafikte sıkıştığınızda, asansörü kaçırdığınızda, tam çıkarken çalan bir telefona cevap vermeniz gerektiğinde, yani sizi rahatsız eden küçük şeyler olduğunda, Tanrının sizin o an orada olmanızı istediğini düşünün. Bir dahaki sefere sabahınız tersliklerle başladığında, çocuklarınız giyinmek istemediğinde, arabanın anahtarını bulamadığınızda, bütün trafik ışıklarına takıldığınız da huzursuz olmayın, sinirlenmeyin. Tanrının o an sizi gözetlediğini ve koruduğunu düşünün. Bu küçük terslikler, belki de Tanrı’nın bizi o anda koruduğu için yaşanıyordur ve biz, inşallah, küçük sıkıntılı anlarda bunun olası nedenlerini hatırlarız. Kuyunun dibindeki kurbağa, gökyüzünü, kuyunun ağzı kadar sanırmış!